bu kadar sürede ancak doğrudan kursa hazırlık programina gitmek mantikli olur.

(bkz: ilknur hoca)

youtube'da örnek videoları var. begenirseniz kendisine ulasirsiniz. online kurlari falan oluyor. tarzi herkesin hosuna gitmeyebiliyor.

boşuna uğraşma. hem parana hem emeğine hem zamanına yazık.

Kendi adıma söyleyecek olursam ben hobi olarak, kafa dağıtmak amaçlı gramer kitabı çözmeyi sevdiğim için eylülde 45 olan puanı üni dersleri ve vizelerden dolayı hiç deneme ya da son 1 ay çalışmaya fırsatım olmamasına rağmen Aralıktaki sınavda 68’e çıkardım (özellikle bağlaç ve zaman konularının iyice pekişmesi etkili oldu) Gramer in use kırmızı başlangıç ve mavi orta seviye kitapları ve Develop Your Grammar kitabını tavsiye ederim eğer masa başına oturup gramer kitabına boğulmaktan sıkılmıyorsan.

İkincil olarak en önemlisi intermediate ve upper seviyesinden kelimeleri öğrenmek, zihinde pekiştirmek. Boşluk doldurma ve çoktan seçmelilerle öğretme yolu izleyen YDS vocabulary kitapları faydalı olabileceği gibi, YDStime gibi online kursların da faydası büyük. Sadece bir ay kullanma fırsatım olmuş olsa da kelime öğretme açısından ydstime’in önemli ölçüde faydası olmuştu. Bence bu tür online kurslar sınıf ortamındaki kurslardan öğretme açısından daha etkili olabiliyor. Ayrıca kelime ezberleme/pekiştirme egzersizler için Quizlet uygulamasını tek geçerim, çok büyük faydası var tek başına.

Ek olarak, Intermediate seviyeye geldikten sonra her gün en az 30 dakika İngilizce altyazılı film ve dizi izlemeyi de kesinlikle tavsiye ederim. İlk başlarda zor geliyor ancak seviye ilerledikçe büyük ölçüde anlamaya başlıyorsun ve her gün İngilizce altyazılı izleyerek zihni nispeten İngilizceye maruz bırakmış oluyorsun. Bu da özellikle paragraf sorularında daha hızlı anlamayı sağlıyor, hiç paragraf ya da deneme çözmeden sadece İngilizce altyazılı dizi filmler, oyunlar ve de seviyeli hikaye kitapları sayesinde o paragraf sorularının büyük bölümünü geçebildim. Seviye ilerledikçe paragraf soruları ve denemelerle birlikte Nisana kadar 70’i çok rahat geçebilirsin eğer aralıksız İngilizceye zihnini maruz bırakırsan.

olmaz valla ne yalan söyleyeyim.

sınava yönelik çalışarak olabilir bence

6 ayda 30 puanda 90 puana ulaşmış birisini tanıyorum.

İsteyince oluyor demek.

Reader at work 1-2,
Essential Grammar in use,
English Grammar in use,
Advanced Grammar in use (opsiyonel)

+ Cambridge Advanced Learner's Dictionary

Gerçekten sıkı sıkıya çalış şunlarla 90 görebilirsin ama sanmıyorum insan azminin bu kadar acıyı kaldırabileceğine

çok çalışırsan olur. sonuçta sıfırdan upper intermediate seviyesine 1 sene hazırlıkla falan geliyor insanlar. 5 ay zaten anca ders alıyorsundur hazırlık sınıflarında.

öğrenciye de bağlı br durum.
25 puan bana pek pre intemediate gibi gelmedi. daha çok beginner sanki.

Ozellikle tatmam gereken veya gormek istedigim restoran yoksa marketten peynir, firindan ekmek alip kaldigim yerde yiyorum. Yaninda da cay yapiyorum. Hesapli oluyor.
Eger disarda yiyeceksem fastfood zincirlerine gidiyorum. Bunlarin yaninda bir iki gece onceden gozume kestirdigim yerlerde yemek yiyorum.
Yurtdisinda Turk lokantasina gitmiyorum. Ayrica helal yazan yerlerin havasiz ve pis oludugunu dusunuyorum.

Evet gidiyorum.
Gittigim yere gurme turuna gitmiyorum zaten. Bir de Avrupa'nin damak tadi bana uymuyor mesela. Ne yiyecem ben Avrupa'da abi? Ben sahsen turk mutfagindan memnunum, (baska memnum olduğum bir seyi yok zaten ulkenin) macera aramiyorum.
Almanya seyahatlerim de full dönerci takildim mesela. Donere bayildigimdan degil de almanyada ne yiyecem, bana gore pek bisey yok. Almanya murfsgi diye bir şey de yok zaten.
Farkli ülkelerin mutfagina uyum saglayamiykrum ben, birkac kez deneyeyim dedim yok olmuyor. O yuzden bildigimden sasmiyirum. Gittigim ulkenin yoresel yemeklerink yemesem de olur, bir eksiklik hissetmem. Lezzetli olsugunu bildigim bir sey olur, o zaman tamam. Ama fazla macera istemiyirum. Yemege cok para vermek de istemem.

Nerde ne yenir listesi yapiyorum. Bu liste disinda hosuma giden bisey yoksa mc donalds da ucuzsa oraya gidiyorum.

Bir de tr de tika basa ziyafet cekebilecegin parayi yurtdisinda sacma sapan bir yemege verip bu ne lan diyip yarisini cope atmak insanin hosuna gitmiyor.

Türk restauranti demeyelim de bildiğim seyleri yiyebilecegim yerlere gitmeyi tercih ediyorum. Yeni tatlar pesinde koşmak her zaman güzel sonuçlanmıyor. Bir seferinde berlin'de tayland mutfağına gitmiştim, yiyemedim hiç birşey. Hemen yakınlarda dönerci olmasaydı aç kalmıştım gurbet ellerde:)))

emcekare olmadı ya katılıyorum. damak tadı bana yakın olan şeyleri yemek istiyorum, geçen ay kiev e gittik, özbek restorantı musafir olmasa 1 hafta aç kalacaktık. ingiltere de subway mc donalds takıldığımız çok oldu. her zaman yeni tada açık olamıyor insan.

Ya beni ABD’de Türk lokantasına götürdüler, eve döner söylediler falan, çok canım sıkılmıştı.

Almanya’da büfe sosisi, domuzlu lazanya, bir çeşit Alman mantısı, peynirli çok güzel bi çeşit makarna falan yedik; dönercilerin açığından dolandık. Lazanyacıyı Facebook’taki mide lobisi grubundan bulup gittik mesela.

Burada yiyeceğim şeyi (ya da mesela döner için, daha kötüsünü) gidip oralarda yemek yerine yeni şeyler denemeyi seviyorum ama mesela uzak doğuya gitsem çekirge böcek yiyemem, adamların mutfağına güvenmediğimden Burger King arayabilirim.

Düşündüm de hiçbir seyahatimde gitmemişim. Sadece bir gece Nice’de her yer kapalıyken Mcdonald’s’tan su almıştık mecburen sksjxj

Almanyada yediğim döneri burada yemedim ben. O yüzden türk dönercisine uğrarım. Avrupa’da burger kinge gitmek bana göre mallık. Lokal alternatifler denenmeli. İtalya’da pizza varken, ya da yunanistan da gyros dururken mc donaldsa ancak tuvalet için girilir

Az deneyimimde bir kere arkadaşın ısrarı neticesinde gittik gitmeyelim diye ısrar etmeme rağmen sonuç kazıklandık.

gitmem genelde, yerel lezzetleri denerim

1.5 senedir yurt dışında yaşıyorum toplam 5 kere Türk restoranına gitmemişimdir, o da erkek arkadaşım türk yemeklerini merak ediyor diye.

Ama almanyaya gittiğimde alman usulü döner denemiştim meraktan.

Ben pek anlamıyorum üç beş günlüğüne yurt dışına gidip kebapçıda dönercide takılıp yerel lezzetleri tatmayan insanları açıkçası.

en pisbogaz benmisim yahu, tabii ki berlinde doner yedik, cunku berlin in turistik ikonlarindan biri, fakat onun disinda birakin turk mutfagini akdeniz veya ortadogu vs mutfaklarina bile yakinlasmiyorum yurtdisinda, burada yiyemedigim degisik ne varsa deniyorum, g. afrika da hint lokantasina, k. amerika da etiyopya lokantasina gitmisligim var, bir de uzak dogu mutfagi burada cok yanlis temsil ediliyor, bilen birileri ile mutlaka deneyimlenmeli, hongkong da gittigimiz sapina kadar otantik cin lokantasi benim ufkumu acti resmen arada bana uygun olmayan tatlar elbet oluyor ama sizi sevmediginizi de genelde baska birileri sevip yiyor. cunku mesela benim yemedigim seyler var, kan urunlerini yemem, tavuk yemem, cok guvenilir olmayan balik deniz urunu yemem aci hic hic yiyemem vs, buna ragmen yine de sinilarimi zorluyorum, herkese de tasiye ederim, fakat gitmeden arastirin, lokal birinden alabiliyorsaniz yardim alin.

1-2 ay tatile gidiyorsam hayir ama yasadigim yerlerde gidiyor(d)um evet.

İşim gereği dünyanın en garip yerleri de dahil bir çok yere gidiyorum.

Çok kısa süre kalacağım zamanlarda çoğu zaman yerel yemekleri yemeye çekiniyorum zira bünyenin alışık olmadığı çok garip yiyecekler çoğu. Baharatlar, yağlar, soslar...

Fast food çok sevmediğim için o dediğiniz mekanlara gitmiyorum ama mümkün olduğunca bilindik şeyler yemeye çalışıyorum. Misal ızgara et vs. Gibi.

Ama uzun süre kalacaksam sokaktaki köpek eti satıcıları da dahil her şeyi deniyorum. Hatta ne olduğunu bile sormuyorum. Çoğu zaten İngilizce de bilmiyor. Parmağımla işaret ederek sipariş veriyorum. Artık nerede ne yemişimdir bilmiyorum. Köpek götü çorbası filan yemişliğim olabilir.


Bir kere Almanya’da 1 haftalığına bir eğitime gitmiştik. 100 küsür ülkenin mutfağının yer aldığı bir açık hava festivaline denk geldik. Hepsi yerel mutfağından örnekler getirmiş. Benim arkadaşım gidip sarma ve mantı yemişti. Çok garip gelmişti. Ulan 3 gün önce istanbuldaydın ve 3 gün sonra yine İstanbul’da olacaksın orada 100 küsür farklı ülke mutfağı var ve sarma yiyorsun.

Ben botswana, Jamaika, Küba, Angola gibi gidemeyeceğim ne kadar yer varsa hepsinin mutfağını denemiştim. Bazılarının tadını hiç sevmedim sadece tadıp bıraktım.

Sayisiz kez yurtdisinda bulunduk Turk restoranina 3 defa gittik biri brukseldeydi birisi granada da birisi rouen de sebebi cok actik kafamiza gore yemek burası cikti karsimiza.

Normalde burger king mc donalds yeriz yurtdisina gittigimizde damak tadimiza genelde uygun olmayan seyler denk gelir ve mecbur yeriz
Bunun disinda tadini begenecegimizi düşündüğümüz yerel lezzetlerden de tadariz

Mesela gulaş corbasi iceriz ispanyol omleti yeriz ama paela asla yemem görüntüsü ve kokusu beni tiksindiriyor(daha ziyade ortamin genel yemek kokusu)

kahvaltı için bazen tuzlu bir şeyler bulmak zor oluyor, öyle bir durumda simitçi varsa tercih ederim. et yemeyi çok sevmiyorum, mutfağı et ağırlıklı olan yerlerde türk restorantına girip çorba, meze tarzı şeyler yerim. o ülkeye has yemek/tatlı muhakkak denerim ama bir hafta boyunca da farklı şeyler yemek istemem.

Kimse de yazmamış iyi mi, o Türk restaurantı, dönercisi, kebapçısı diye gittiğiniz yerlerin en az 70i PKK sempatizanı ilticacıların mekanıdır, bu adamlar yurt dışında ofislerde, fabrikalarda mı çalışıyorlar sanıyorsunuz tutunabildikleri tek sektör bu, bu mekanların haracını da örgütün Avrupa yapılanması kesiyor. Avrupa'da güvenmediğiniz, bilmediğiniz yerden döner, kebap yenmez. Kamu spotu falan yapmak lazım bunu. Artı inanılmaz bir işçi sömürüsü vardır, çalışana yasal ücreti ödemezler. Gerçi çalışandan bulmaktan yana sıkıntı çekmezler 6,7 şer çocuk fixtir akraba evliliği dayı oğlu, amca oğlu çalıştırırlar, part time gösterirler, adam 50-60 saat çalışıyor haftada 16-20 saat gösteriyorlar üstüne devlet yardımı alırlar, belediye evlerinde beleşe yaşarlar.

Mcdonalds, Burger olayı da fazla büyütülüyor, adamın zamanı yok, iki saat restoran menüsüydü, hazırlanışıydı, bahşişiydi uğraşmak istemiyor açlığını gidermek için mönüsünü bildiği, standard fast fooda girebilir, yiyebilir yani. Herkes gurme değil ki. Dikkat edilmezse, Avrupa'da bazı turistik mekanlarda fena yolarlar adamı, esnaf her yerde çakal. Ya da öğrenci, düşük bütçelidir belki, bilmediği, sevmeyebileceği yemeğe 3x vermek yerine bildiği yemeğe x fiyat ödemek vermek daha mantıklı gelebilir.

Yalniz almanyadaki doner doner degil. Kendim de gittigimde yiyorum ama almanya'daki donerlere doner diyen doner yememkstir. Karin doyurmalik endüstriyel doner satılıyor almanya'daki donercilerde.

hayır, asla gitmiyorum.

Sanirim bir kez gittim, o da 12 gün bisiklet surdugum bir turda, neredeyse hic vegan yiyecek bulamadigim bir rotanin sonunda oldu, Kophenhag´in bilinen bir Türk restaurantina gidip zeytinyagli tabagi yaptirdim, pisman degilim.

Farkli bir konsepti olan, cok saglam bir Türk restauranti olsa giderdim sanirim. Maalesef genelde vasat alti oluyor Türk restaurantlari, Avrupa´daki izlenimlerime gore.

"Avrupa´da ne yiyecegim ki?" sorusu, "Avrupa´da nereyi gorecegim ki?" ile esit degerde benim gozumde. Bu tip turistten hic hoslanmiyorum. Kisitli bir diyetim olmasina ragmen, asla gidip Türk restaurantina oturmam, lokal bir yemegin veganize edilmis halini denerim.

Son birkac senedir, iyice arastirip, gezecegim yerdeki yerlere onceden rezervasyon yaptirip gidiyorum. Gastronomisi bana hitap eden sehirlere ozellikle gidiyorum. Bu nedenle de, McDonalds vb. yerlere hic ugramiyorum.

Filmin ismini hatırlayamadım ama aklıma silecek mekanizması fikrini ford a kaptıran mühendisin yıllarca mücadele edip en sonunda hakkını aldığını anlatan film geldi.

Soruya cevap: bilmiyorum,aynı dertten muzdarip olmuş biri var mi bakmak lazım.

bence bir araştırın, hakkınızı almanız lazım.
ortada prototip var.
belli ki onu kullanacaklar, her şey ortada.
ciddi bir avukatla görüşüp hemen harekete geçin derim.
belki işin başında mahkeme işlerine bulaştığınızı görünce, bir tür tazminat ya da tasarım hakkı için bir miktar falan öderler mahkemeye gitmemek için.

Tasarım tesciline patent veya faydalı model hangisine uyuyorsa başvurun ama özellikle hepsini konunun hakimi avukat ile hızlı bir şey ile yapın. Sonra hemen şirket ile görüşün elinizdeki belgeler ile.

*hızlı bir şekilde

su andan sonra pek bir hakkiniz yok.

hata bu arada tamamen sizde, sirket etik olarak pek uygun gibi olmasa da kendisi acisindan cok mantikli bir sey yapiyor.

siz pazarligin tüm kozlarini vermissiniz adamlarin eline.

prototipten kasit sadece fiziksel ürünse zaten sinai haklar onlarda olur, eger isin fikir asamasindan, hesabina, oradan prototipine kadar sizinse dedigim gibi bunun haklarini almadan yollamak sizin hataniz.

ki bu durumda onlarin baglanti sisteminde sadeec malzeme degisikligi yapmissiniz. fikir aslen onlarin. su durumda normalde pek bir sey elde edemezsiniz. sadece prototip üstlenicisi oluyorsunuz.

su anda siz resmi olarak isin bir kisminda degilsiniz, fatura bile kesmemis bir kisisiniz. sirketlerin maillerini öyle mahkemelerde kanit olarak sunmak asiri zor bir sey, ki eger ekstra olarak bir sekilde endüstriyel sir kategorisine sokarlarsa siz öyle bir mahkemenin altindan pek kalkamazsiniz, ki zaten resmi olarak isin bir kisminda degil sadece bir nevi "ögrenci projesi" modunda islem görürsünüz, gönüllü katilimla.

sirket iyi niyetli duruyor su durumda benim görüsümce, size is teklifi yapilmis %99 sirketin teklifi lokal is kanunlarindaki minimum miktardir, bu durumda sirket size teklif yapmis ve siz reddetmis oluyorsunuz.

bu arada unutmadan sirket eger patent basvurusu yaptiysa siz su anda basvursaniz bile gecersiz sayilacaktir basvurunuz.

bu arada yine yazayim baska bir durumu, arkadaslarin bazilari cok extreme örnekler vermisler, ama o örneklerde durum genelde her bir tarafin eli cok güclü ve kredibilitesi yüksek olur.

örnegin adam arastirmacidir, patentleri vardir etc.

siz baska ülkeden dava acma kisminda en basitinden sorun yasarsiniz, bunu astiniz desek, türkiyede en ufak bir vergi cezaniz varsa bile kötü duruma düsersiniz. ki mahkemeye "ben fatura kesmeden sattim" derseniz sirket avukatlarini bir gülme alacaktir.

@duygusuzromantik

baya br kafam karıştı sizin yazdıklarınızdan,

o ülkedeki avukatım tüm hakların senin ama davayı takip etmek için baştan 5-6keuro'nu alırım dedi.
tr'deki avukat arkadaşlarıma sordum firma olarak gittiğim için tasarım hakları senin sonuçta sen firma teklifini sunmuşsun onlar kabul etmemiş dediler. tasarım hakları senin firma üzerinde dediler.
kendi avukatım ile biraz sorunum var. diğer duyurularıma bakabilirsin. o sebeple daha danışmadım.

dediğiniz gibi olsa zaten benim gibi danışmanlar iş yapamaz. elbetteki müşteri güvenini kazanmak için prototip, çizim vs göndereceğim. yoksa adam bana güvenmez işi de vermez. ama ilgili ürünün tasarım hakları bendedir. yani firmamdadır.

bu arada fikir onların demişsiniz. yani durum şu
+ 'bi makine olsa böyle yuvarlak tekerlerin üzerine koysak hızlı gitse'
- dddkd ferrari yapar
+ 'fikir benim ama ben dedim makine olsun tekerlekler falan filan'

bu arada gider faturaları kestim kendi firmamdan. henüz tasarım faturası kesmedim.
bu arada yine beni davet ederken davet mektubunda açıkca yazdılar bu adam firmamınız mekanik tasarımcısıdır, bunla çalışıcaz vs vs diye.

belki duyurudan normal düz bir insanmışın gibi anlaşılabilir ama değilim. kendi firmam var. vs.

@dedim

öncelikle avukatlara kurumsal olarak calisaniniz degilse bu islerde biraz skeptik bakmak gerekli avrupada.

belirtmemissiniz ama hangi ülke oldugunu avrupada geciyor diye düsünüyorum. asagi yukari bahsettiklerim benzer olur avrupada, almanya icin diyeyim ben garanti olsun. ama dedigim gibi asagi yukari benzer avrupa icinde.

1. haklar firmamda demissiniz. bunun icin gecerli olan kurallar var. ilki karsilikli bir sözlesme olmasi ve para transferi gerceklesmesi. sözlesmenin bazi kurallari var. acik acik belirtilmesi gereken kisimlari var. biri eksikse sözlesme eksik olur.

2. ben sizin belirtmeniz üzerinden gittim, size gösterilen x bir ürün varsa bu sema üzerinden bir sey gelistirmisseniz önce o patentli ürünün patent ya da lisansina sahip olmaniz gerekir. yoksa patent gecerli olmaz. yani varsa size gösterilen ürünün korumasini delmis olabilirsiniz.

3. sifirdan ürün gelistirmisseniz ve bunu para ve sözlesme olmadan yolladiysaniz burada belki sadece bu ürünün parasini alabilirsiniz ama o ürün sirkete gittigi ve sizin öncesindeki gelistirme sürecini kanitlama sansiniz olmadigindan patent onlarda kalabilir. salliyorum "rapid prototyping" hizmeti aldik, fiyati arttirmak istedi, memnun kalip is teklif etmemize ragmen kabul edilmedi ve su anda kötü niyetli dava aciyor seklinde savunma yapabilirler.

4. tahminim prototip icin belli bir miktar alabilmeniz olasi ama patent haklari karisik. ki patentin türü cok önemli, sadece dizayn/tasarim ise cok cok basitce ufacik bir degisiklik ile iddianizi gecersiz kilabilirler.

5. sizin durumunuzu anlamadim, sirket olarak mi sahis olarak mi görüsme yaptiniz? ürünü kim satti? ikisi bambaska hukuksal karsiliklara sahip(sirket tipine bagli).

6. mailler kanit degil sadece dijital döküman olarak sunulabiliyor. bu cok cok büyük bir hukuksal farka sahip. almanya dedim cogu ülkede benzer farkliliklar var. kisaca maillerin kanit olarak sunulmasi cok cok zor. sunulsa bile gecerli olmayacaklardir.

7. sizden önden 5-6 bin alacagini söyleyen avukatla performansa ve kazanca dayali anlasmaya calisin, bakalim kabul edecek mi? yani önden 0-500 euro, kazancin %50 si sizde seklinde. kazanacagina güvenen avukatlar cok fazla böyle dava aliyorlar almanyada. almanya disinda benzer oldugunu düsünüyorum ama emin olamam bu konuda.

@duygusuzromantik

1- yaptığım tüm çalışmaları antetli firma dosyası altında yaparım yani tüm çalışmalarım, tasarımlarım, tasarım aşamaları antetli proje dosyam ile müşterime sunulur. buna fizibilite raporları vs dahil. ülke norveç. yani karşımdaki firmanın elinde benim firmam tarafından antetli dosyada hazırlanmış proje çizimleri var. aynı zamanda tabi bilgisayarda görebilmeleri için çizim dosyaları da var ki onlarda deneyebilsinler kendi bilgisayarları ile ki onu da yapamadılar ben yaptım.

2- doğrudur, şöyle düşün çevren var mühendislik kabiliyetin yok. bir şey tasarlamışsın ama bir fonksiyonu yok beni çağırıp bunu tasarla beraber ilerleyelim demişsin bende sıfırdan yeni malzeme ve yeni tasarımla bambaşka bir ürün geliştirmişim. ilgili ürünün hali hazırda 3. bir firmadan patentli olup olmadığını bilmiyorum. sorum sadece benim ve diğer firma arasında geçiyor.

3- sözleşmeyi orada imzalarız ve koşulları birebir konuşuruz diye anlaştık hep. o sebeple gittim zaten karşı tarafa ama tr'deki asgari ücret teklif edilince hakaret minvalinde bir şey oluyor. daha önceden kendi firmamdan gider faturaları kesmistim karşı firmaya. firma bu saçma teklifi yapınca bende onlara tasarım için istediğim fiyatı söyledim. onun üzerinden duyuruda bahsettiğim olay oldu yani. zaten standart olarak hiçbir firma son çizimi görmeden ödeme yapmaz doğal olarak. süreci ise yazdığım ara raporlar ile kanıtlayabilirim. çünkü her çalışmamdan sonra ara rapor (ingilizce) yazıp gönderdim. kaldı ki yine prototypes diye gönderdiğim kargolar var. yine firmanın davet mektubunda beni anlatırken prototip ve ürün geliştirme de çalıştığımız kişi ibaresi var. daha maillere vs girmedim. sistemli ve profesyonel çalışıyorum yani.

4- evet patent hakları biraz karışık doğru. merak ettiğim şey adamlar patenti aldı 2 yılda ciro yaptı diyelim. sonradan ortaya çıkıp benim dizaynım diye dava edebiliyor muyum? norveç'teki avukatıma göre evet. bende 2014'ten beri gidip geliyorum bence de evet ama avukat sadece dosya inceleme ücreti olarak 5-6keuro istiyor ki ben şu an bu masrafa girmek istemiyorum.

5- kendi şirketimi temsilen gittim. satış yok henüz. çünkü ben firma olarak ürünü tasarladım onlara fiyatımı söyledim kabul etmediler. böyle düşünebilirsiniz.

6- tr'deki ve norveç'teki avukatım maillerin tek ve yeterli delil olabileceğini söylüyor. bilemiyorum bu konuyu.

7- tr'deki avukatımda sorun yok. ama norveç'teki avukat dosyaya bakmak için 5-6keuro + saat başı 250euro ücret istiyor ve bunun herhangi bir deala bağlanması imkansız gibi hele benim gibi bir türk için. bir maili yazmak 4 saat sürüyor dedi bana sadece karşı taraf ile iletişime geçmek için. yani avukat masrafları uçuk. hiç girmek istemediğim bir yer.
ama işte norveç'te tüm şirket verileri açık ciro karlılık vs herkes görebiliyor belki karşı firma biraz ciro yaparsa o zaman girebilir. şimdilik çok bir cirosu yok firmanın.

genel bilgi olsun herkes görsün diye yazmaya çalıştım.

burada böyle bilgilerle sidik yaristirma isini sevmiyorum ama yazdiklarinizin cogu pek relevant degil.

ilk bir konuya aciklik getireyim. norvec icin kesin konusmayayim, ab üyesi degil ama yanlis bilmiyorsam avrupa ici kurallar birebir gecerli patent konusunda.

sizin yazdiklariniz dahilindeki su andaki en önemli konus nda. nda varsa hic sanmam ama bir sans olabilir, nda yoksa sifir sansiniz var bence.

yani yazdiklarinizi okuyunca bazi konularda pek bilginiz yok intibasi olustu bende.

bunu yanlis anlamayin olabilir, bir cok sey tecrübe ile ögreniliyor.

1. sirketi temsilen gitti iseniz asgari ücret söz konusu degil(cok önemli burasi), yani eger asgari ücret alti önerselerdi ki 2000 tl %99,999 norvec asgari ücretinden düsüktür bu durumda kötü niyet seklinde argüman sahibi olurdunuz. ama sirket temsili oldugu anda outsource is yapan dis firmasiniz. fiyat konusunda minimal deger olmuyor. tamamen ticaret yani.

2. sizle diger firma arasindaki muhabbet patent sahibi kisiyi/firmayi baglamaz. isleminizde baska patentli parca varsa ki bu diger sirkete ait olabilir, lisanslamadan kullanmazsiniz. izin almadan patent basvurusu yapamazsiniz(bu durumun olacagini sanmiyorum).

3. "sözleşmeyi orada imzalarız ve koşulları birebir konuşuruz diye anlaştık hep." iste burada hataniz. ücret/fiyat almadan is yapmissiniz, nda imzalamamissiniz (nda yok diye kabul ediyorum). bu en kritik nokta. siz nasil bir sirkete ürün siparis verirken "siz bir bitirin fiyati konusuruz" derseniz sirket size kibarca küfür edecekse, siz firma sahibi olarak bunu yapmamaliydiniz.

4. avukat ister o paralari evet. sizinde böyle olmaniz lazimdi zaten sikinti burada, para pesin kirmizi mesin modunda. 4 saat süren mail olayindan biraz olayi anlamaniz lazim aslinda. cok sevmiyorum böyle seyleri konusmayi.

kisaca yani siz zaten kendinizce konuya hakim oldugunuzu ve bilgili oldugunuzu iddia ediyorsunuz, ben bildiklerinizin yanlis oldugunu söylüyorum cogunlukla. istediginiz yoldan gidebilirsiniz, beni baglayan bir sey yok. bu yolda kazancli cikacak tek bir kisi var, norvecli avukatimiz.

bu durum yeni değil yaklaşık 3000 yıldır bu böyle insanlar ilgisi dışındaki şeyleri bilmiyor öğrenmiyor.

üzücü evet ama böyle.

genel kültür çok genel bir şey yalnız. genel kültürümün yüksek olduğunu düşünüyorum ama elon musk'ı bilmem ve takip etme dışında o tarz fen bilimlerine hiç ilgi duymuyorum. kara delikler melikler hiç heyecanlandırmıyor beni. birçok insan da böyle olabilir. genel kültür çok genel bir şey.

Kabul ediyorum şu an yaptığım bir genelleme. Lakin kendi gözlemim ve deneyimlerin sonucunda kişi bazında istisnalar olsa bile genel anlamda bazı kanılar edindim.

Türkiyede öğretmen meslek grubunun tamamen içi boşalmış durumda. Artık işin içinde olan sizlersiniz fakültelerden mi böyle oluyor yoksa oraya yönelen kişiler mi böyle yoksa sonradan mı böyle oluyorlar bilmiyorum ama bir çok öğretmen gördüm tanıdım hepsi de "bu da öğretmen olacak işte" diye üzüldüğüm tiplerdi.

Şahsen görece genç sayılabilecek ve kendi alanında bile bir birikime entelektüeliteye, yetkinliğe sahip bir öğretmenle henüz tanışmadım. Tabii ki istisnalar vardır ama ülkede eğitim durumu da belli..

Hayatında iddia gazetesinden başka yazılı metin okumamış bir tipin edebiyat öğretmeni olduğu, ingilizcesi gerçekten "olmayan" tiplerin ingilizce öğretmeni olarak atandığı (adam ingilizce bir cümleyi 15 dkda zor kuruyor ve daha ders anlatacak, engin bilgilerini paylaşacak)..daha topluluk karşısında konuşma özgüveni olmayan, eline iş verince layıkıyla yapacak bir öğretmen görmedim yeni nesilde ben.

atanayım. memur olayım. doğu görevimi yapayım. evleneyim. vs. vs.

ahan da bu işte.

istediğiniz kadar linç edebilirsiniz ama birilerinin gerçekleri söylemesi lazım.

Öğretmenlik çok ama çok önemli bir meslek. Belki de gerçekten kalkınmanın en kilit rollerinden birinde öğretmenler var..Almanyada, Finlandiyada öğretmenlerin seviyesi belli dolasıyla ülkelerin kalkınmışlığı da belli.. Bu neslin öğretmenlerinin yetiştireceği çocuklar anca kendi çabalarıyla kendi zekalarıyla bir yere gelecekler ve geliyorlar.

İşini layıkıyla yapan kendini geliştiren öğretmenlerim siz gerçekten azınlıksınız ne yazık ki..artık..

meslektaşlarınızı değerlendirme konusunda hatalı olabilirsiniz. Bir çok öğretmen aradaki mesafeyi korumak, disiplini sağlamak adına öğrencilerle iletişimini sınırlandırıyordur. Ergen bunlar sonuçta yüz verdik ayıya falan diye söz var. Atıyorum minimal düzeyde Fener -gs muhabbeti yaparsınız, 1-2 hafta sonra fırlamalardan biri nasıl koyduk hocam size diye gelir, arkadaşları kopar, sizi dalgaya alırlar vs

Bizi seni övmek zorunda bırakan karanlığa lanet olsun.

Faydası olur elbet.
Ufku geniş bir nesil yetişir.
Bana zamanında cern de ne olup bittiğini anlatan, fizik dersini gerçek hayat ile örnekleyerek ufkumun sınırlarını genişleten fizik öğretmenimi her zaman rahmetle anarım ben mesela.

fizik kimya biyoloji bilmeyen milyonlar, youtube trendlerdeki videoları izleyerek kendilerini geek sanıyor. youtube'u bilgi kaynağı kabul ettiğiniz an dünya düzdür dememeniz için hiçbir sebep yok ehe:)

cevap: branşınızla alakalı geek muhabbetler tabiki faydalı olur.

çok basit (bkz: koyunun olmadığı yerde keçi abdurrahman çelebi)

öğretmen dahil tüm memurlar karnını doyurma peşinde.
(bkz: maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi)

bizde de vardı bi matematikçi, diğer hocalardan farklı şeylere ilgi duyar, felsefe, bilim vs kasardı. en son yurtta öğrencilerle güreş yaparken hatırlıyorum, enseyeşaplak modundaydı.

kendinizi neden meslektaslarinizla kiyaslama ihtiyaci hissediyorsunuz?

buna gercekten gerek var mi? kiyas yapmadan yasayabilir misiniz? bunu denediniz mi?

Hacım 2 tür öğretmen var, birincisi hepimizin saygi duyduğu, karşısında eğildiği, didaktik bilgilerin yanı sıra hayat deniz feneri olan tipte hocalar.
Ikincisi hic kimsenin saygı duymadığı, ogretmenlik=memuriyet kafasinda olan, kendini zerre geliştirmemis, o sınıfa girerken tek derdi mesaisini doldurmuş olan tip.

Çok özel değilsin, 2'nin birisin sadece. Cok sevileceksin. Cok popüler olacaksın o ayrı. Sınıfta sana kanalize olmuş öğrencilere ne kadar kanalize olduğun farkını belirleyecek.

@westblack haklı. Kötünün 2-3 tık iyisisin.

1- Asistan=araştırma görevlisi. Doktora öğrencisi sadece öğrencidir, asistan hem öğrenci hem üniversite personelidir.
2- Hem doktora tezini yazar hem hocasının, anabilim dalı başkanının veya bölüm başkanlığının verdiği görevleri yapar. Gayri resmi olarak derslere ve laboratuvara girer, resmi olarak ise sınav gözetmenliği yapar, komisyonlarda(Sınav programı hazırlama, öğrenci değişim programı, yatay geçiş, staj komisyonaları gibi) görev alır.
3-Doktora, ders dönemi ve tez dönemi olarak ikiye ayrılır. Her doktora öğrencisinin bulunduğu aşama doktoraya kayıt yılı ve derslerdeki ve tezdeki ilerleme hızına göre farklı olmaktadır.
4- Bunun net bir zamanı var. Daha doğrusu zaman aralığı var. Örn. Dönemin 8-10 haftaları arasında sınavlar yapılır denmiş olsun. Her bölüm bu zaman aralığında kendine uygun bir gün belirleyerek bu sınav(lar)ı yapar.

Asistan denen şey, işgüzar, köleci zihniyete sahip öğretim üyelerinin eskide kalan bir sıfatı diri tutma çabasının bir ürünü. O artık araştırma görevlisi ve kimsenin de asistanı değil teoride. Pratikte omurgasız, yalaka araştırma görevlileri eskinin çanta taşımacı asistanlık geleneğini sürdürüyor. Ama dik duranlar da mevcut. Bu birinci soruya da cevap olmuş oldu.

2- Araştırma Görevlisi denen şey kadrodur. Yani ilgili üniversiteden maaş alır, öğretim faaliyetlerine kısmen destek olur ama esas maaş alma sebebi bilimsel faaliyette bulunmasıdır. Doktora öğrencisi ise maaş almaz. Tabii bir araştırma görevlisi doktora yapıyor ve maaş alıyor olabilir ama bu maaş arş gör olmasından mütelevellit verilir.

3- Bu soruyu pek anlamadım. Açarsan yanıtlarım.

4- Doktora yeterlik sınavının zamanı enstitülerin yönergesinde yazar. Bazı yerlerde ders süresi 4 dönemdir. Bu yüzden en erken 5. dönemin sonunda girebilir. Kimisinde ise 2 dönem ders vardır ve 3. dönem yeterliğe girilebilir...

başka sorular varsa yanıtlarım. selamlar.

ilk 3 madde için yeterince cevap verilmiş ama;

4. Yeterlilik ders döneminin başarı ile tamamlanmasının ardından sizin ve danışmanınız belirleyeceği gün ve saatte yapılır.

incir vişne çilek portakal ayva sırası

tek sevdiğim annemin yaptığı çilek reçeli. peynirle yemeye bayılırım.

Böğürtlen
Portakal
Vişne

Markettekilerin hepsinde fruktoz şurubu var ama, iyisinden almak lazım

Çilekten gerisi yalan

Gül böğürtlen şeftali cilek

- karadut
- ayva
- frambuaz

incir

portakal nefis olur.
vişne de iyi.

1- gul
2- sefto
3- ayva

ayva
vişne
incir

benim sevdiğim hoş bir kıvam var, o kıvama gelen tüm reçelleri severim. koyu olmasın.

Böğürtlen
Çilek
Ayva

Ayva
Çilek
Vişne

Turunç

Çilek reçeli

Ayva.

Reçel sevmem ama en güzeli çilek bence

turunctan gayrisi yalan bence.

vişme, çilek, ayva

incir ve vişne. üçüncü yok :D

incir
çilek
erik-ayva

çilek çok seviyom

Çilek, vişne, süt.

1 - cilek/visne
2 - yaban mersini
3 - turunc

vişne
çilek
gül

1-turunç
2-ceviz
3-böğürtlen

süt reçeli
gül reçeli
çilek reçeli

Çevirmede ne tür bir tehlikeyi kastettiniz bilmem ama. Önceki gün Ankaradan gittim geldim, diğer yolculuklarımdan bir farkı yoktu.

Olmaz merak etmeyin. Adana dörtyol iskenderun antakya samandağ yaparsınız zaten. Sınıra uzak yerler hep.

ilk aklıma gelen toplama bakılarak toplam range üzerinden random bir sayı seçmek oldu. yani mesela bu 4 score'un toplamı 95. 1-95 arası random bir sayı seçilirse olur gibi.

1-25 - 1
26-50 - 2
51-60 - 3
61-95 - 4

Ilk adim olarak skorlarin OBEB ini alin (evet, okulda ogrendigimiz obeb)
Sonra her kullanici icin skor/OBEB kadar bilet verdiginizi farzedin.
Sonra da rastgele cekilis yapin.

Ornek;
25, 10 ve 35'in OBEB'i 5, her kullaniciya skor/5 adet bilet verecegiz.
score | user_id | bilet
25 | 1 | 1,2,3,4,5
25 | 2 | 6,7,8,9,10
10 | 3 | 11,12
35 | 4 | 13,14,15,16,17,18,19

Simdi 1 ile 19 arasinda rastgele bir numara secebilirsiniz.

@ekyil ile aynı mantığı söylemeye gelmiştim.

problemle ilgili güzel gelişme kaydettim özellikle @ekyil sayesinde. şu an kodlarını yaratmaya çalışıyorum ama takılıp kalacağım sanırım bu noktada. biraz karışık bir dizi yaratmam gerekecek, ve 10k kullanıcı söz konusu performans sorunu yaşatmadan işin içinden çıkmam lazım. ek olarak buna bir de hash mekanizması üzeretmem gerekecek, bunu kullanıcılarla paylaşmak zorundayım.

hangi dili kullandigini soylersen, mutlaka yazilimsal olarak da yardimci olan cikacaktir.

stackoverflow.com

her bir kullanıcının skorunu 0-1 arası random bir sayı ile çarp sonra en büyük olanın ID sini al, aynı değer çıkması durumunda bu olayı tekrarlat.

olayı daha fazla karmaşıklaştırma

25*randomSayı(0-1)
25*randomSayı(0-1)
10*randomSayı(0-1)
35*randomSayı(0-1)


Örnek Sql;
SELECT TOP 1 ((ABS(CAST(CAST(NEWID() AS VARBINARY) AS INT))) * [SKOR]) as katSayi, [USERID] FROM [USERS] order by katSayi desc

obeb/okek gerek yok. running total ile çözersiniz. sql server için; (scoreları önce hareketli topla, sonra 1 ile toplam score arasında rastgele sayı üret, o sayıdan ilk büyük hareketli toplama sahip kaydın user_id'sini getir. her user_id için score kadar şansı var.)

select top 1 user_id from (select user_id, sumscore, sum(sumscore) over(order by user_id rows between unbounded preceding and current row) as runtotal
from(
select user_id , sum(score) as sumscore
from rt_test
group by user_id
) as tbl) x
where runtotal > round(((select sum(score) from rt_test) * rand()+1), 0)
order by user_id

Google drive'dan yapabilirsiniz.

google drive gmail hesabı gerektiriyor galiba. üyelik, hesap, oturum açma vs bişey olmasa daha iyi olur sanki.

Wetransfer olabilir ama arşiv ve paylaşım için üyelik gerektiren şeyler daha kullanışlı, dropbox.

google classroom a bir bakabilirsiniz.

www.eksiduyuru.com

Aynını sormustum,ilk arkadasin dediği yere gittim ama edirne de yiyecek doğal birşeyler umarken buyuk husran oldu.

Karaağaç demeseniz, uzunköprü-cazgır derdim.

tramer tertemiz maks 5000 cikar ne :))
evet toyotalar cok saglam arabala yapar sorunsuzluklari ile unludur.
uzakdogular genelde boylr subaru ve mitsubishilere bakin. derim.

Yaris iyidir ama bunun satıcısına güven olmaz başka araç bakın.

Kapora dolandırıcısı olabilir, dikkat.

Aciklamayo okudum ve telefon acmazdim bile. Direkt elerim bu ilani.
Buram buram uckagitcilik kokuyor. Sahsi fikrimdir.

Bu arada evet, yaris tas gibi arsba olarak bilinir piyasada.

kati gida yemeye basladiysa yiyebilir bir alerjisi yoksa.

alerjisi yoksa yiyebilir +1. bir sakıncası olmaz.

yiyebilir ama bebek kaç aylık?


dipte yaşayan balıklar yerine yüzey balıkları öneriliyor ilk zamanlarda(diptekiler ağır metal içeriyormuş).

onu da bir araştırın.

6 aylikken hem bir şeyler yiyor olması hem de cevap vermesi gayet başarılı bence.

4 aylık emeklemeye başlayan 7 aylıkken konuşmaya başlayan abim var ve gayet ortalama bir insan, çok heveslenmesinler sonunda abim gibi bir şey olur nihayetinde :)

bu tür şeylerin zekayla ilgisi yok ama bu soruya her defasında bilinçli olarak cevap veriyorsa yaşıtlarından ilerde gibi. en azından bu hareketi yapabilen yaşıtı azdır.

gerçi kime sorsan benimki 6 aylıkken bla bla yapıyordu diye anlatır. çok da şeyapmamak lazım.

@entegre'yi goruyor ve arttiriyorum:
4 islem vs bircok seyi okula baslamadan ogrendim, ortaokul caglarinda hoca söylediğimi yazin diyip problem yazdirip simdi herkes cozmeye çalışsın defterinde derken not almaz, problemi dinler ve es zamanli zihnimden cozup hoca son kelime soyledigi an cevabi soyledigim olurdu. Hicbir sinava calismaz, köpek gibi calisanlardan iyi not alirdim falan.

Bildigin ortalama insanim bugün. Hatta bazen ortalama altına dustugum de oluyor. O yuzden sevindirik olmamak lazim haybeye hemen.

Bir de o yaşta cocuk etrafındaki seylere abuk subuk sesler cikararak tepki verir zaten, her cocukta olur o.

@stavro +1
Şu an ise sıradan biriyim. Keşfedemediler beni.

çok zeki olduğuna değil de annenin bebekle çok iletişim kurduğuna işaret eder.

Bence olabilir. Bunu ciddi olarak söylüyorum.
@brkylmz Yaşından ileri olmak zekayla ilgili değil, tamam. Neyle ilgili? Bu konuda otör olduğunuz anlaşılıyor. Onun için cevabı merak ettim.
@stavro ve benzerleri. Siz de haklısınız kendi açınızdan. Zeki olup da ortama uydurulan ve ortalama düzeye inen çok kişi var. Çünkü eğitim sistemi böyle çocukları desteklemiyor. Öncelik, eraeytellezi yükezzibübiddin gibi şeyleri ezberletmek...

arkadaslarin dalga gecmesinin sebebi bu konunun eksisozlukte epey elestirilmesi. en ufak bir done ile hemen oglum cok zeki diye hava atan anneler.

Hayır, 6 aylıkken zeka anlaşılmaz. Yaptıkları gayet normal. Sağlıkla büyüsün.

gereksiz yorum paratoneri olmus soru.

zeka kismini bilemiyorum ama iletisim guclu demek ki. siz de demissiniz, annesi cok konusuyor cocukla. onun etkisi bence. bunun zeka gostergesi olmasi kismi bilimsel bilgi gerektiriyor, bende o bilgi yok. ama dusununce de mantikli geliyor. cocugun iletisime kapali olmasi, sorulara cvp vermemesi zeka ile ilgili fikir veriyorsa tersi de verir.

beynin sağ ve sol lobunu birbirine bağlayan corpus callosum adlı bir zar var. bu zar oluşumunu 6-7 yaşında tamamlıyor.

analatik düşünme, dil-konuşma, mantık gibi pek çok düşünsel edimin oturmasında da sorumlu.

bu zar bazı çocuklarda diğerlerine göre çok daha erken gelişebiliyor. 2 yaşına gelmeden bıcır bıcır konuşabilen çocuklar mesela çok zeki, dahi olduklarından değil beyinlerindeki bu erken gelişim yüzünden yaşıtlarından ileri oluyorlar.

hatırlarsan bir dönem 66 aylıkları okula başlattılar ve proje patladı, neredeyse hiçbiri okuma yazma öğrenemedi. bu da yine bahsettiğim sebeple, çocukların çoğunun corpus callosum bölgeleri daha oluşumunu tamamlamadığından, bilimle zıt iş yaptıklarından..

süper zekalık, dahilik falan çok ayrı konular.

Mobil uygulama mı kullanıyorsunuz?

hayır, desktop kullanıyorum. neden olabilir acaba?

Saklama alanı boyutunu mu aştınız acaba?

şimdi kontrol ettim, aynı boyutta olup açtığı başka dosyalar var

Ben de yeni kullanıcıyım, şimdi rastgele seçerek denedim dosyaları ama açılmayan yok bende.

Alanyum Avm var.

Alanya çarşı / merkezde yürüme mesafesinde hepsi var. Özellikle belediye karşısında baya büyükleri açılmış.

www.bestah.com

Buraya sorun isterseniz.

ben yaparım.

Küçükçekmece de arkadaşım ahşap, pleksi kesim yapıyor.
Nerede arıyorsun sen. Edirne, Hakkari, Artvin .... ?

Başka bilmiyorum ama galata kulesi efsanesi benim için geçerli:)

Ahahaha, sizin olacağı varmış @emcekare, mutluluklar. :)

Basligi gordum geldim: Freiburg var mesela. Sehrin icinden gecen kücük kanallara -eger bu miti bilmeden ayaklarini sokarsan- cok yakinda evleniyorsun, kimisine gore de bir Freiburglu ile evleniyorsun hatta.

Bence sehirde aksamlari, özellikle sarhoslar icin bas belasi olan bu kanallar bir sürü kazaya sebep olmustur ve kanallarin korunmasi icin böyle hos bir mit ortaya cikmistir.

Istanbul'dan hic aklima gelmedi. Galata efsanesini de bilmiyordum hatta.

Budva. Kotor'da kalmanin bir anlami yok. Budva'dan Kotor'a gecmek kolay zaten yakin yer. Bi ugrar gelirsiniz.
Ben de 3 gun kaldim, komple Budva'da konakladim oradan saga sola gittim. Araba vardi ama.

Ben Kotor diyorum. Manzaralı bir yerde kalırsanız Kotor.

kotor'a 1 gunden fazla ayirmayin. budva tam tatil yoresi, canli, plaji bol. kotor merkezde gezecek yer de yuzecek yer de kisitli.

Tereddütsüz Kotor diyorum.
İkisi de öyle çok kocaman, gezip bitirilemeyecek yerler değil. Budvada biraz daha plajcılık var, Kotorda dünyanın en güzel yeri var. O kadar güzel bir yer ben görmedim ya gerçekten. Karpostal gibi bir yer.
2 gün kalmak için de daha mantıklı. Bir gününü o dağa tırmanmacaya ayırırsınız, diğer gününde de iki kiliseye girip çıkar, takılırsınız.
Popüler bir tane kahvaltıcı var old town ile otogar arasında. Tripadvisordan falan bakıp bulursunuz rahatça. Orayı da tavsiye ederim.

Kotor’da kalın.
1 gün budva
1 gün kotor
Shengen ve araç varsa 1 gün de dubrovnik

Restorant ya da kalacak yer tavsiyesi için mesaj atabilirsin

Kotor diyorum. Bi gün kale tırmanışı bi gün de old town sokaklarında kaybolma şeklinde güzel geçer. Budva için 1 gün gayet yeterli bence.

Cuma sabah 8 gibi veya pazar günü öğleden sonra. Arası tam rezalet oluyor, saatlerce trafikte bekleyeceğime biraz geç giderim daha iyi.

Yandex in istatiksel verileri vardı bu konuda. Ona bakabilirsiniz.

Biz cumartesi sabah, ido ile bursaya geçerek trafikten kaçacağız.

3 hafta önce normal bir cuma günü bile sapanca taraflarında 1 saat trafikte kaldım. istanbul cehenneminden çıkmak da zor girmek de...
cmt. sabaha karşı 4-5 gibi denenebilir belki?

@merhum (bu nick de urkutuyor insani), o trafige biz de maruz kaldik, otobanda calisma varmis 09.08'e kadar o yolun kisacik bir bolumunu d-100'e yonlendirmisler, 3-4 saat bekledik biz de orada. ama bugun itibariyla bitecekti calisma, bayram hazirligi yapiyorlarmis. sagolsunlar bayram trafigine prova yaptirdilar.

Bahsettiğin durumlar oluyor. Ama her üniversite her fakülte her bölüm kendi iç dinamiklerine sahip. Şuna vaktim yok. Uzun uzun yazarım. Mesajla da ulaşabilirsin. Bu işin iki ayağı var akademik ve idari kısım( referans torpil artık ne demek istersen)

üniversiteler kadro duyurusunda bulunuyor. Sen de o kadrolara basvuruyorsun. Duyurularda gerekli nitelikler yaziyor. Yüksek lisans yapıyor olmak, işte hangi alansa su şu alan mezunu olmak gibi. Ales ve dil puanı önemli. Bunun yanında tanıdık hoca olur ve sağlam referansin varsa daha olumlu oluyor. Girmek gerçekten zor. Alesler 94-95 dil puanları 95-100 civarında geziyor çünkü. Ama referansı olan kazanıyor. Bazen de yüksek lisans öğrencisine özel açılıyor. Diyor ki şu şu konuda araştırma yapmış olmak ya da bunu demese bile kadroyu senin için açmayı düşünüyoruz haberin olsun hazırlan gel kardeşim Diyorlar.

yüksek lisansa başlarken asistan olma niyetim yoktu. derse sürekli katılıyordum, hocalarla aram iyiydi ama bu amaca yönelik yapmıyordum, derse çalışıp az çok mantıklı konuşunca sınıfta öne çıkılıyor zaten. sonra mesleğimle ilgili 2-3 ay staj yaptım, dedim ben bu işi yapmayacağım akademisyen olacağım.

bizim okulda asistan olmam imkansızdı zaten kadro vermiyorlar biliyorum, 3-4 tane başka devlet üniversitesi denedim olmadı. torpil vs yoktu zaten öyle işlere girmem ama puanlarım çok iyiydi ales-dil ikisi de 95 üstüydü o yüzden biraz umudum vardı. dedim puanla çalışmayla olmuyor sanırım bu işler. sonra özel bir üniversite sınav açtı, umutsuz umutsuz girdim ama yine de çalıştım sınava, bir baktım kazandım. çok da mutluyum açıkçası.

devlette, iyi bir şehirde, yl-doktora yapılan okul dışında torpilsiz asistan olmak gerçekten zor. o yüzden puanları yüksek tutup özeller denenebilir.

araştırma görevlisi olmak artık çok zor ve çok güvensiz bir kariyer.

neden zor? işsizlik ayyuka çıtığı için artık herkes bari akademisyen olayım derdine düştü. akademisye olmanın ilk basamağı da araştırma görevlisi olmak. doğal olrak rekabet büyük. torpil bulmak kısmını zaten saymıyorum.

neden güvencesiz? araştırma görevliliği için kanunda 2 şekil var. birincisi 50/d denilen, eskiden enstitü asitanlığı olarak tabir edilen tür, diğeri 33/a denilen daimi kadro. 50/d şu demek seni yüksek ya da doktora yapan bir öürenci olarak, öğrencisi olduğun fakülte veya enstitü işe alır. öürenciliğin devam ettiği sürece normal araştırma görevlileri gibi açlışırsın, aynı işi yapar, aynı haklardan yararlanır, aynı maaşı alırsın. ama öğrenciliğin bittiği anda, yani tezini bittiğin anda asistanlığın sona erer, kapının önüne konursun. ondan sonra sil baştan kendine öğretim üyesi olarak kadro aramaya başlarsın. 33/a ise öğrencilikten bağımsızdır. hala hiç öğrenci olmasan da, ya da tezini hiç bitiremesen de asistanlığın devam eder. istersen asisyan olarak emekli olursun. üniversitelerin çoğu artık 50/d asistan alıyor. böylece her hangi bir öğretim üyeliği vaat etmeden asistanları kullanıp kullanıp atıyor. o zavallılar da 30 yaşına gelmiş, hiç reel sektörde iş tecrübesi olmadan piyasada iş ya da üniversitelerde kadro aramaya başlıyorlar. dolayısıyla eğer bulabiliyorsanız 33/a için açılan kadrolara başvuru yapın.

bir de artık araştırma görevlisi için ilanlarda yüksek lisans öğrencisi olmak gibi şartlar konuluyor. yani bi taraftan yls'ye başlamak işinizi kolaylaştırır.

ar gör olmak çok detaylı, çok farklı prosedürleri var. kafanızdaki soruları net şekilde sorun özelden cevaplayayım.

Aras gor kadrolari 50d. Yani doktora bitince okulun seni istihdam etme zorunlulugu yok. Ogretim gorevliligi 33a acisindan avantajli.

Yukarida yazilara ek olarak bir sey soylemek istiyorum.
hocalarla nasıl aralarını iyi tutuyorlar? hem derslere çok çalışıp hem hocaların her dediğini yapıyorlar mı?
Hoca ile arayi iyi tutmak demek hocanin her dedigini yapmak demek olmamali. Insanin kendi prensipleri, meslek etigi ve kendi dusunceleri olmali. Gerektiginde hocadan farkli bir soz soyleme "cesaretini" gosterebilmeli.
Bunu neden soyledim? Cunku maalesef hocalarin kolesi olmus bir aras gor ile ayni ortami paylasmaktayim. Boyle yaparak okulda guzel yerlere gelebilecegini/tercih edilebilirligini artirmaya calisiyor ama disardan bakildiginda ne yazik ki birey olamamis insan profili ciziyor. Cok uzucu...

50d'li ve yukarıda yazılan tabirle "zavallı" bir araştırma görevlisiyim. Torpil, referans vesaire olmadan hakkımla kazanarak girdim.

Bahsedildiği gibi 50d nin iş güvencesi yok, 33a nin var. Fakat artık 33a kapsamında araştırma görevlisi alımı olmuyor. Herkes 50d li olmanın bilinci ile başlayacak bundan sonra. Olmak istiyorsanız kesinlikle olmaya çalışın. Doktora sonrası ilişiğinizin kesilmesi sorun olmaz. Neden? Çünkü siz doktora sonrası ayrılacağıniz bilinci ile hareket edecek, kendinize ona göre yatırım yapacaksınız.

Ilan.gov.tr den tüm üniversitelerin akademik kadro ilanlarını takip edebilirsiniz.
Artık hemen hemen her üniversite lisansüstü eğitim yapıyor şartı koyuyor ilanlara. Zira 50d li alacaklari icin ogrenci olmaniz geremiyor.
Daha sonra ales, yabancı dil, lisans not ortalaması ve yazılı sınav ile değerlendirme yapılıp alımlar gerçekleşiyor.

Başarılar dilerim.

Bölüme göre değişiyor olabilir ama genelde her araştırma görevlisi olan yüksek lisans aşamasında, hatta başlarında olur. Zaten başvuru şartlarında da bu belirtilir. Anabilim dalına çalışacak insan alacaklar; o yüzden 1-2 sene içinde doktorasını bitirip kendisi hoca olacak kişiyi pek istemezler. Körpe asistan alıp yetiştirmek isterler.

Üniversitelere kadroları YÖK veriyor, o yüzden haydi ben şurada asistan olayım deyip olamıyorsunuz. Hatta hocalar kürsüye bir asistan mı alsak dediğinde bile YÖK kadro vermeyince olmuyor. Vakıf üniversitelerinde işe alım süreçleri biraz daha farklı sanırım, onlar daha rahat ilan verebiliyor. Ayrıca bir kürsüde halihazırda asistanlar varsa onlar doktoralarını bitirmeden de asistan alınmayabiliyor. Bu dış faktörler yüzünden beklemeyi gerektiren bir süreç. Dolayısıyla araştırma görevlisi olana kadar özel sektörde çalışılıyor. Bu "tesadüf" ile ilgili sorunuza da cevap olabilir.

50/d'denin ifade tarzından hareketle araştırma görevlilerinin çalıştıkları üniversitede lisansüstü eğitim alıyor olmaları şartı koşuldu bir ara, YÖK'ten yazılar falan geldi ama bana çok güvenmeyin bu konuda. Farklı üniversitede yüksek lisans/doktora yapan asistan arkadaşlarım oldu ama bir kısmı kaydını naklettirdi, son durumu bilmiyorum. Zaten her üniversitede lisans üstü eğitim de verilmiyor ve başka yerde eğitim görmek bir mecburiyet haline geliyor. Ancak hocaların kendi öğrencileri olan ve tanıdıkları lisansüstü öğrencilerine daha sempatiyle bakacakları da neredeyse kesin.

Hocalarla ilişki konusu tamamen hocaya ve hocanın çapına bağlı. Asistanına çanta taşıtıp faturalarını ödetmek için bankaya yollayan hoca modeli olduğu gibi asistanıyla doktrinde zıt görüşleri savunan, ona eşiti gibi davranan hocalar da var. İlk model hocanın kokusunu alırsanız kaçın derim. Zaten sözlükte de sık sık eleştirilen "torpil" olayı bu ilk model hocalarda oluyor; akademik anlamda çok başarılı olsanız da kendi yeğenini işe alır o. Torpilci hocaların dışında normal hocalar genelde lisansta veya lisansüstü eğitim sırasında derslerdeki performansını beğendikleri öğrencileri asistan olarak seçer. Böyle bir tanışıklık yoksa da gerçekten önceki akademik başarıları ve bilim sınavına bakıyorlar. Hatta aynı kadroya başvuran birden fazla beğendikleri öğrenci de olabilir, burada da söz konusu ölçütlere göre karar verirler. Tabii not ortalaması en düşük adayın, sırf hocalar onunla çalışmak istediği istediği için işe alındığı da oluyor; yine dönüp dolaşıp "torpil"e geliyoruz. (Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, benzer bir vakada tüm puanları aşırı yüksek bir adayın cümle kurmaktan aciz bir tip olduğunu gördüm; böyle tiplerin alınmamasını da yadırgamıyorum açıkçası. Sürekli test çözüp dersleri ezberleyerek üniversite bitirerek yüksek not ortalaması yapmış ama pratik zekası sıfır tipler var cidden. Bu yüzden alt sırada olup da işe girenlerin de hepsi torpil olmayabilir, ya da belki ben çok safım.)

Siz de araştırma görevlisi olursanız birlikte çalışacağınız hocaları tanımalısınız; kesinlikle anlaşamayacağınız biri ile doktorayı bitirene kadar birlikte çalışmak size de işkence gibi gelebilir. Hocanın her dediğini yapma psikolojisiyle bu işe girmeyin. Zaten makul biri hoca sizden yapmamanız gereken bir şeyi yapmanızı da istememelidir.

Ayrıca başta söylediğime geri döneyim: Bilgisayar mühendisliği ile hukukta araştırma görevlisi olmak farklıdır; niyetiniz ciddileştikçe kendi alanınızdan asistanlarla konuşun.

zaten süreç ve koşullar güzelce açıklanmış şimdiye kadar. ben kısa birşey eklemek istiyorum. tüm o sınav puanlarının yanında bir de hocaların insiyatiflerini kullandıkları mülakat notu oluyor, o epeyce belirleyici... yani hocaların seni istemesi gerekiyor. bunun için çalışkanlık ve alana karşı ilgili olduğunu göstermek olmazsa olmaz şart. bir de bölüme iş arkadaşı olarak gireceğin için arıza çıkarmayacak, "easy-going" kişilikleri daha fazla tercih ediyorlar.

ayrıca benim şahit olduğum kadarıyla asistan olmak isteyenler niyetlerini lisansta belli ediyorlardı, hocalara önceden söylüyorlardı. yani kariyer planını akademisyenlik üzerine kuruyorlardı ta en baştan.

Boş işler onlar açıkça söyleyeyim. Zamanını boşa heba etme. Parayı hiç söylemiyorum çünkü o kazanılır da en güzel zamanların ciğeri beş para etmez adamların egosunu gazlamakla geçer. Meslek lisesi öğretmeni 8bin TL alıyor. Harcadığı efor malum.
Nasıl girerim e gelince adamın varsa girersin yoksa hiç umutlanma. Özel üniversite belki olur ama belediye çöpçüsünün bile senden daha çok hakkı olur. Anlattıklarım sert gelebilir ama gerçekler bunlar.

Lisansta dersleri iyi tutup, bir hocanin gozune girmek ve hoca sozunden cikmamak ilk asama.

Lisans son sinifta ALES ve YDS'den min. 85'er veya ustu puan alacak seviyeye gelmis olup, son sinifta bu puanlari almak (sureci hizlandirmak icin o sene. Yoksa istediginiz zaman yl ve bu sinavlara giris serbest).

Yuksek lisansi vakit kaybi yasamadan bitirmek. Ales ve yds'yi guncel tutmak.

Sonrasinda kadrolara basvurmak ya da hocanizin sizin icin rektorunuzden kadro talep etmesi.

Bu is tabiatiyla boyle. Bunun adi torpil degil. Siz bu surece lisansran beri hazirlanmis olacaksiniz. Arkadaslariniz batak atıp haftasonlari icerken siz calisiyor olacaksiniz.

Bu surecte gecim nasil saglanacak? Bu sartlari saglayacak potansiyeli olan kisi kesinlikle burs buluyor. Emin olun.

Siz iyiyseniz, egitim sistemimiz ve imkanlar o kadar da kotu degil. Aglaklari dinlemeyin yeter.

Ve bu isi gercekten seviyorsanız hedefleyin. Yoksa oto galeri acip esnaf olan arkadasinizin gunluk gelirinin sizin aylik geliri oldugunu bilmeniz sizi cok uzer.

vakıf üniversitesinde olursun ama ne işler yaparsın bilinmez. Maaş olarak devlet çok iyi tabii, ama ben hiç bakmadım bile (çünkü ilan da çok nadir çıkıyor, çıktığında da kimin alınacağı belli diye düşünüyorum çoğu zaman)

iş garantisi kadro falan demişler ama doktorayı bitirdikten sonra zaten buluruz bence ya. Ben kendi alanımda dr.öğretim üyesi ilanı görüyorum sağda solda, ha yine devlet değil çoğu tabii.

Ben öğretim görevlisiyim, bir arkadaşım araştırma görevlisi, o zamanlar yök'ün sayfasından bakıyorduk şimdi ilan.gov.tr var sanırım, baya ilan bulduk başvurduk kazandık. (yani okuduğumuz yerler değil, bambaşka yerlerde bulduk) Ama devlete girebilen bizim iki katımız maaş alıyor o ayrı :D

(bkz: vitamin değil şifa niyetine)
(bkz: bilo klasikleri)

mfö - ali desidero şarkısını ben hep grup vitamin tarzına benzetirim :)

onun dışında tenacious d aklıma geldi.

murat akay - kedimi çaldılar

malatyalıların ortak özelliği hepsinin malatyalı olmasıdır

Mansur ark - maalesef
Rüya ersavcı - istemiyorum baba (güzelden çok utanç verici)

(bkz: nanowar of steel)

murat akay - kelim ben
murat akay - hesabi bana kitledin
feyyaz yigit - samsunlu degilim

eskilerden mahmut abi

www.youtube.com

Murat Akay - 1 yakışıklıyım 2 değilim

v1 www.youtube.com
v2 www.youtube.com

bunlar dışında çok eskilerden gel beri yar gel beri berberi var ama o nsfw.. :)

Weird Al Yankovic, bu parodi işlerinin ustalarındandır. birçok ünlü şarkının komik parodilerini yapar 1980'lerden beri.

Kişisel favorilerim:
Another One Rides The Bus (Queen-Another One Bites The Dust) *bu biraz demo gibi
Eat It (Michael Jackson-Eat It)
Yoda (The Kinks-Lola)
Livin With A Hernia (James Brown-Livin In America)
Like A Surgeon (Madonna-Like A Virgin)
Amish Paradise (Coolio-Gangsta's Paradise)
The Saga Begins (Don McLean-American Pie)
Bedrock Anthem (Red Hot Chilli Peppers, şarkının ilk kısmı Under The Bridge, gerisi Give It Away)

Başkasının parodisi olmayan orijinalleri
You Don't Love Me Anymore (orijinal parça, klip Extreme-More Than Words esinli)
One More Minute
When I Was Your Age

istediğin tarzda mı tam olarak bilmiyorum ama hello malatya'yı çok severim. TİKİŞTE NAKIŞTA HIZLIYDIM: www.youtube.com

m.youtube.com

(bkz: bizim murat)

(bkz: refika)

(bkz: Popon hep pipimde dursun)

Flört'ün rasta babaları bu kategoriye girer mı acaba?

turkce

(bkz: murat akay)
(bkz: prenslerin ocu)

eskilerden

(bkz: bizim murat)
(bkz: bilo)
(bkz: komedi dans uclusu)

ingilizce

(bkz: weird al yankovic)
(bkz: the lonely island)
(bkz: flight of the conchords)
(bkz: ylvis)

Murat akay - sana küllük bıraktım

MFÖ - Anında Görüntü

Bir de önerebileceğim Kanadalı "Arrogant Worms" grubu var. Mizahları biraz Kanada özeline yönelik olduğu için bizim ilgimizi pek çekmeyebilir ama iki şarkısı vardır sevdiğim:

-Last Saskatchewan Pirate
-History Was Made By Stupid People

der meister'in dediği Grup Raptiye olabilir, zaten Vitamin'in başarısından sonra türemişlerdi. Tarzları epey benzer.

Ayrıca, tüm şarkıları olmasa da Ufuk Yıldırım da bu listede olabilir; eski Vitamin üyelerinden zaten.

Ayni evde yasamadiklarim icin acil ihtiyaclar +1

Yakın arkadaşıma bile vermem. Ele giden eşeğin beli kırık gelir / geliyor. Veripte sağlam aldığım hiç bir şey hatırlamıyorum..

Araba emanet vermek sakat bir iş, gerçekten güven duymadığını birisi ise vermeyin.

hastane tarzı acil ve önemli değilse vermem.

emanetin kulpu kırık olur.

kardeşlerim harici kimseye araba vermem.

At,avrat,silah diyorum ben.

parasini vereyim arac kiralasin.

Yukarıda arkadaş da demiş. At, avrat, silah kimseye emanet edilmez.
Ha eğer durumun çok iyidir araba pert olsa da umrunda olmaz o zaman ver ama şunu da unutma o plaka senin adına.
Bir trafik kazası vs olduğunda ilk ulaşacakları sensin. Gününü karakolda "ben arabayı emanet verdim ben çarpmadım o çocuğa" diye savunarak da geçirebilirsin.

ben arabasız olduğum dönemlerde hiç arkadaşımın arabasını istemedim. hatta bazen tek araba gidelim dediğimiz zamanlarda, arkadaşın arabası ile gideceksek, asla kullanmam. arkadaş rahatsız olur, kullanamayacak olur, o ayrı. ama neden durup dururken ben kullanayım ki? karşıma aniden biri çıkar, biri kırmızı ışıkta geçip bana çarpar, arkadaşım bir kere bile "ya sen de şöyle yapsaydın keşke" dese al başına belayı. pimpirik biri değilim, ama neden binde bir ihtimal bile olsa göze alayım ki bu durumu?

arkadaşım da benden istemesin isterim. istediğine göre, eğer acillik bir durum yoksa, taksi tutamayacak ya da araç kiralayamayacak durumda demektir. araç kirası günlük 150 liraya falan da var sanıyorum. o parayı veremeyecek olan, arabanla bir yere çarpsa etse, sen de uğraşırsın.
bunun yanında, eğer ben bir haftalık tatile gideceksem ve araç kiralayacak param yoksa, otobüsle giderim ve biraz eziyet de çekerim. başka vesait yok mu? gitmem. keyfine arkadaşın arabasını almak empati eksikliği gibi geliyor bana.

bütün bunları da maddi konudan bağımsız düşün. yani param kıymetli ve arabamı vermiyorum, değil. tek açıklaması bu değil. olası bir kaza durumunda o an herkes "suç bende, ben karşılayacağım zararı" der. ama aradan geçiyor 4 ay ve sen telefon edip "kazada yan aynalar da kırılmıştı ya, onların orijinal parçaları gelmiş, şu kadar tutuyormuş" dediğinde karşıdaki illaki öffler, puflar.
teklif edemeyecek hale getirmek gerek insanları. konuyu hiç açtırmamak. teklif eden olursa bildiğin yalan söylemek. böyle vakaların çoğu türlüsü insanların arasını bozuyor. zaten birkaç tık uzak kişilerden bahsediyorsun...

Arac sahibi olarak bir kaza olursa sorumlu olursunuz, bu kadar 'uzak' bir tanidiga ozellikle vermeyin

gerçekten acil bir durumsa, ben kendim getirir götürürüm, onun dışında yüz kere düşünmek lazım. Arabaya gelecek zarardan değil ancak olası diğer durumlarda, başkasına zarar verme vs olursa oluşacak hukuki sıkıntıları düşünmek lazım. Ayrıca, aracınızın kaskosu sadece mevcut sürücüyü (sizi) kapsıyordur büyük ihtimalle, bunu da değerlendirmek lazım.

Vermek de istemek de sacma.
Vermek de istemezdim, kendim de kimseden istemezdim. İhtiyacın olursa gider kiralarsin, kimsenin malini riske atmazsin.
Turkiye gibi arabanin gayrimenkul değerinde oldugu bir yerde araba odunc vermek/almak sacma.
Guvenle falan da alakasi yok, araba kullanan herhangi birinin kaza yapma riski ayni gozumde. Bu adam kaza yapmaz diyecegim biri yok.
Ayni sekilde borc istemeyi de sacma bulurum. Neden borcu bankadan almazsin ki?
Alperz +1

bir bahane uydurur vermezdim.

araba emanet etmem, çok lazımsa kendim götürür getiririm.

valeye bile araba vermiyorum. vermem.

Ilk kural ilk girdigin yerde bozdurma. Ciddi makaslar olabiliyor dükkanlar arasında. En az 10 dükkana girip verdikleri fiyatlara göre hareket et. Hepsinin farkli verdiğini göreceksin.

Bilezik ivir zivir var mi?

(bkz: kuyumcuların gram altında yaptığı dolandırıcılık)
(bkz: kuyumcu kurnazlığı)

Hocam o kotu olmus. Ceyrekti yarimdi fiyatti milyemdi iscilikti derken kafan karisabilir.

Tavsiyem;

Once ceyrek yarim tamlarin envanterini cikar. Altinlari cikarmadan sadece toplam adetleri verip toplu fiyat al 5-6 yerden. Sadece sarrafiye icin fiyat al(ceyrek yarim tam). Kuyumcular arasi 3-5 lira oynar ama yekunde baya fark yaratir bu 3-5 lira. En yuksek teklif veren yerde altinlari cikarmadan "eski yeni tarih farketmiyor degil mi" diye de sor. Mali doktukten sonra "yaa bunlar eski tarih 5 lira eksige aliyoruz" ayagi yapip da yormasin seni.

Daha sonra ayni islemi ziynet altinlar icin yap. (Bilezik falan). Bunlar da fiyat farki cok olur kuyumcular arasinda. Ve de urunleri gormeden de fiyat vermezler. Cok fazla sacip dokmeden incelemesine izin ver. "Gramina sunu veririm, iscilik payi su kadar" falan derlerse bana toplam bi rakam verin deyip net elinize gececek rakami ogrenin. Yine 3-5 yere sorup en yuksegine satin.

Beyazit kapisi girisi tarafinda olanlar bi tik daha yuksek verir (kucuk bufe gibi olup uzerinde altin alinir yazili tabela olanlar).

Tabi yine kuyumculara da sorun ama sanmam daha yuksek verebileceklerini. Beeelki bileziklere verebilirler.

Kazıklanır.

Kuyumculara elindeki altın çeşidinden bahsetme.

Çeyrek, yarim , tam altının var mesela. Bir dükkandan sadece çeyrek için fiyat al diğerlerini söyleme.

Çeyrek için güzel fiyat verir ama yarım ve tam için farklı fiyatla aradaki farkı kapatır.

Bileziklerin ayarı nedir?

22 ayar ise mesela 24 ayar altın fiyatı 0.91 ile çarpılır(22 ayar altındaki saf altın yüzdesi 91 dir).

Buna milyem denir. Bilezik bozdururken milyemi kaçtan aldığını sor. Yüzde 90 ile yüzde 91 bile fiyat farkına sebep olur.

Örn. 10 gr bileziğin var. 24 ayar altın fiyatı 260 tl diyelim.

Hesap 260×10×0.91 = 2366 tl olmalı.

260×10×0.9 yaparsa 2340 tl olur.

10 gr da 26 tl zararın olur.
100 gr da 260, 1 kg da 2600 tl zarar.

Işçilik denmiş. Islemeli altın alırken size işçilik fiyatı da yansıtırlar.
Lakin siz satarken işçilik hesaba katılmaz.
Bundan dolayı yatırım için altın alınırken işçiliği olmayan ürünler alınır.

Siz kuyumcuya altin satacağinizdan işçilik hesabı olmayacak. Sadece gram ve ayar hesaba katılacak.

farklı bir tavsiyem olacak. eğer vaktiniz varsa bankaların altın buluşma günlerine götürürseniz, istanbul altın borsasından eksper geliyor ve altınlarınızı gram altına çevirip hesabınıza yatırıyorlar. hesabınıza yatan gram altını da paraya çevirebiliyorsunuz. hem işçilik olayından zarar etmemiş olursunuz hem de kapalı çarşı esnafıyla uğraşmazsınız.

ben de zamanında buradan sormuştum hatta biri bir yer önerdi ama sonrasında aldığım fiyatlarda en iyi yöntemin banka olduğunu farkettim. garanti'nin altın gününde bozdurdum kafam rahat etti.

2 sene önce 260 tl uçuş, 100 tl fotoğraf parası vermiş bir arkadaşım.

2016 yazinda 330 tl vermiştim foto dahil

2017 mart 150 liraydi. Fotoğraf filan da dahildi. Yaz sezonu olmadığı için ve biz 3-4 kişi birlikte kayit olduğumuz icin hesapli geldi. Birde ordaki ucusu yapan hocalarla paraşütçü olduklarini bilmeden muhabbet kurduğumuzdan indirim yaptılar.

yamaç paraşütü yapıyorum. fethiyede tandem uçuşlar şuan en az 300 tl galiba. ama biraz daha fazla verip skysports ya da reaction dan falan uçun. pazarlık yapmaya çalışın.

skysports ile ucmustum 3 yil once digerlerine gore pahaliydi ama kafa rahat gittim ve keyifli bir ucustu.

Bence platformun üstündeki asfalt çöktükçe platformdaki çıkıntılar o kısımları yüksek bıraktığı için. Bilerek olduğunu hiç düşünmedim

ama sanki çok nizami şekilde araç zıplıyor, belirli aralıklarla yani.

köprü sallandığı için

Asma köprü olduğu için.
Titreşim meydana geliyor araçlar geçtikçe.

Tam kopruyu tutan celik halatlara denk gelen yerlerde zıplar arac. Bildigim kadarı ile kasıtlı yapılan bir durum, kopru uzerindeki titresimi dagitma amacli.

tamamen haklisiniz.

hakkinizi alin kesinlikle..

Pardon filmindeki eniste geldi aklima.
Ben iyi niyetli olamicam, insaat bahane etmisler, krediyi de ev satarak odettiyorlar. en basta amac evi sattirmakti bence.

Birde zaten kredi borcunu kendi evinizi satarak odeyecekseniz evi neden enistenin ustune yapmislar. Kardesiniz kendi adina cekseymis.

Enistenin hic zarari yok bu iste.

Sizden habersiz kredi işine girmeleri samimiyetten uzak bir hareket olmuş.

"Bana neden haber vermediniz" den girip ortalığı yıkma hakkınız var bence.

Ozur dilerim ama ablan tam bir mal.

@coma diğer evi satma konusunda ısrar edemezler kesin ortalığı ayağa kaldırırım. madem paraları yok hiç girmeselerdi. kardeşim çalışmıyor o yüzden kredi çıkmazdı. enişteye de çıkmaz aslında. ne kadar çektiler bilmiyorum. 100 bin liraysa sıkıntı büyük.

@balpolen yok özür dileme. ben de sürekli söylüyorum. hepsi beyinsiz.

bu krediyi paraya hiç dokunmadılarsa geri yatırsak bir kaybımız olur mu? ne kadar öderiz?

şimdi niye ev eniştenin üzerinde dicem. kredi çekmesi gerekiyordu dicekler. öderim ben sorun yok dicek kesin. bu durumda siz ne derdiniz? mantıklı mı?

bence diger evlerinde gitme ihtimali yüksel öyle diyeyim.

@schehe yok direkt annemin üzerineydi aslında babam sağken de. o yüzden hepsi onun üzerine.

ev ablamın üzerine olamazdı çünkü o çalışmıyor şu an. kredi vermezlerdi.

komşu bana söylemediklerini bildiği için aradı. annemin en yakın arkadaşı.

annem baştan da istemiyordu da hayır diyemiyor kimseye. o yüzden kabul etti. baskıyla yani. bana da gelip sürekli dert yanıyor.

yaptırmalarında sorun yok da şu yüzden karşıyım. paraları yok. para varsa villa yaptırsın isterse ama yok.

onun dışında gelip otursunlar bunda bir şey yok. zaten bir evin kirasını bana gönderiyorlar. onlar da alabilir ya da gelip oturabilir. annemin ev ama bizim gibi. o vefat edince bize kalacak. ama daha bugünden niye böyle işlere girdiler anlamadım.

o konuda da kavga edeyim ama bilmem gerek. ev ablamın üzerinde olsaydı o kadar kredi çıkar mıydı? annemin üzerine olmasıyla farkı ne? ben kredi çıkması için üzerine aldı diye anladım.

şu an durum ne bilmiyorum. miktar ve ödeyebilme güçleri hakkında bilgim yok. gidince öğrenicem. paraya dokunmadılarsa yüksek bir miktarsa bankaya geri götürmelerini söylicem. böyle bir şey mümkün değil mi? bahane bulurlar ama. ne kadar para keserler bilgin var mı?

1.kat var
2. Kat, enistede
3.kat, yapilip enisteyle kardes oturacak, bence eniste burayi da ustune aliverir.
Diger ev, satilip kredi odenecek. Kalan para olursa paylasildi diyelim.

Dogru anladiysam, Sana miras olarak ne kalacak bu durumda? 1. Kat.
Senin yapacagin en akilli sey bence madem enistenin ustune yapabiliyorsunuz deyip,uste cikip 2 evin tapusunu almak.

@durgun yok bu saatten sonra bir halt yiyemezler. öncekilerde biraz yumuşak davrandım mal gibi.

aslında genel olarak bir sıkıntı yok. annemin vefatından sonra eşit şekilde paylaşılır zaten. kalkıp da mal kaçırcak biri değilim. ya da şu an 1. katın kirasını ben alıyorum. onlar da bir katın kirasını almak isteyebilir ya da oturabilirler. biz de teklif ediyoruz bunu. tapunun hepsi annemde olsa da evler paylaşılmış gibi ama bu şekilde yapmaları çok çirkin. üstüne ödeyemeyecekleri kredinin altına girmeleri bir de bu masrafın gereksiz olması sorun oldu. o yüzden hem sorun hem sorun değil gibi. nasıl tepki versem bilemedim.

eniste cok zekiymis bence, hatta ben 3. kat konusunda israr edenin daha cok eniste oldugunu dusunuyorum. terasi yaptirana kadar 1.kati da yaptirabilirlerdi eskiyse?

yazdiklarinizin tamaminda haklisiniz; ayagini yorganina gore uzatmama, annenin evine el koyma, hak gasp etme, gizli sakli is yapma,baskasindan gizli ev sattirmaya calisma, bir aile dramasinda olmasi gereken sacmaliklarin tumu mevcut. ayrica
"ama kredi çekmemiz gerekiyordu o yüzden gerekliydi evin üzerinde olması derlerse haklılar mı sizce?" bunda da haksizlar, buradaki argumaniniz evin neden kimin uzerine yapildigi degil, bu surecin herhangi bir asamasinda neden hicbir sekilde dahil olmadiginiz, neden yangindan mal kacirir gibi hareket ettikleri. tasinmazlar uzerinde hakki olan uc kisi var ve bu kisilerden biri hicbir sekilde soz sahibi olmazken (hatta ikisi), eniste ve abla olayi cekip cevirmis. enistenin ailesi yok mu bu arada?

@kass 1. kat baya eski. oturmak istememelerini anlarım. yaptırınca da pek iyi olmaz. ama sorun paraları yok. paran yoksa oturursun. ikisi de hayatlarında 100 bin lirayı topluca görmemişlerdir böyle saçma sapan işler yapıyorlar.
eniştenin de ailesi var annem de söylüyor hep onlar niye yardım etmiyor diye. onu da sorcam. babasının evi var, amcasının evi var. bir abisi birçok ablası var. ipotek yapacak bize gelene kadar çok insan var.

paraya dokunmadılarsa bankaya parayı götürsek zararımız ne olur? 2 ay önce çekmişler.

O para coktan yok olmustur.

Ev yapilmamissa bile binlerce bahane sunarlar. Hastaydik, biri ameliyat ooacakti ona verdik, is kurduk, dolandirildik, bankadan cekemiyoruz, suraya yatirdik, meteor düstü bankaya, paralar hep islandi kurutuyoruz bekle biraz gibi binlerce neden sunacaklar.

o para coktan gitmistir +1 insallah bir cozum bulabilirsiniz. annenizin de hatasi var tabii, onu da unutmamak lazim. hayir diyemiyorsa bile, size haber vermesi lazimdi.

yok para duruyordur bence. böyle anlattım da parayı öyle içkide, saçma sapan yerlerde yicek biri de değil. giderler fakirliklerine bakmadan kendilerince lüks bir ev yaparlar, araba maraba alırlar. ama para duruyorsa bankaya yatırtcam. böyle bir hakkımız vardır da ayrıntıları biliyor musunuz? 2 ay önce çekilmiş. parayı topluca yatırsak geri faizden vs. kurtulur muyuz?

annem baştan hatalı. daha sonra aradım ağzından zorla laf alıyoruz. hiçbir şey söylemiyor. o ağırlığını koyabilse bunlar hiç olmıcaktı.

eger böyle bir durum varsa hic saniye beklemeden halledin.

ama tekrar belirtiyorum o para cekildiyse yeri bellidir yani. o pararnin blok olarak bankada durma ihtimali yok.

felaket tellalligi yapmak istemem ama sunu duyma ihtimaliniz cok yüksek geliyor bana.

ya kizim enisten bir is yapacakti, cok iyi getirecekti parayi 6 ayda iki katina cikaracakti ama adamlar parayi aldilar ilk basta biraz ödeme yaptilar sonra biz hepsini yatirdik. adamlardan kimse haber alamiyor. tüm ilceyi dolandirdilar. eniste zaten pek takmaz, kendi parasi bile degil sonucta.

bizzat 10 farkli yerden ufak degisikliklerle duydum bunu.

yok öyle bir şey olmaz. o tarz işlere girmez. para yerinde durmayabilir. ama saçma sapan harcamalar yapmış olabilirler. gidip benzin koycak parası yok araba falan alır. çimento falan aldım der. evi tamamlamak için o para lazım verirsek ev nasıl bitsin falan derler. para havaya uçmaz ama çok gereksiz gelirlerine göre lüks harcamalara gider.

peki siz bu durumda neler yapardınız? bana haber bile vermemeleri büyük sorun. bunun için kavga edicem. düşündüm de kredi büyük ihtimalle ev için ve araba almak için çekildi. henüz konuşmadım. bu durumda evi bitirip araba almalarına izin verir miydiniz? yoksa krediyi geri iade ettireyim mi? bunu zorlayabilirim ama hangisi doğru olur bilemedim.

Duyurunuzu okudum ama detaylar da biraz kafa karıştırıcı olmuş açıkçası:/

Krediyi ne sebeple çektiklerini anlamadım, ev kredisi mi çekmişler? Terası yaptırmak için mi çekmişler?

Minik bir eleştiri, eğer teras en başında (tadilat öncesi) tek odalı ve çok iyi olmayan bir durumda ise, neden annenizin oraya taşınmasını istediniz ki? İnsan annesi babası rahat etsin ister ya hani, her ne kadar ısrarınıza rağmen gerçekleşmediyse bile, o kısım biraz garip geldi bana.

tapusu enişteye geçirilen ev - bu tapu normalde kimin üzerineydi? Tapu sahibi sadece anneniz miydi? Devir için zorlamışlar mı onu? Yoksa rızası ile mi devretmiş? Gerçi "Annem hemen evet der" diyorsunuz ama.

Bence bir avukata danışın. Eğer o enişteye verilen evde - normalde hakkınız varsa/anneniz tek hak sahibi ise - ve size sorulmadan devredildiyse. Durumu avukatla bir görüşmekte fayda var. Tabii annenizden de bilgi almanız lazım, devir tam olarak nasıl gerçekleşti (siz esip gürlemeden önce sorun)

@cymbelina ne kredisi bilmiyorum. sanırım terası tammalamak için ihtiyaç kredisi. tam ayrıntıları öğrenemedim.

annemin durumu şu. teras eski değil. yazlık bir yer gibi. amerikan mutfak gibi odayla birleşik. tek odada kalmasın diye bahane ettiler ki annem kendi yıllardır oraya geçmek istiyor. kadının şu an hayatı 2+1 evin tek odasında geçiyor. salonda yatıp kalkıyor. terasa da geçse bir şey olmazdı.

bu hafta konuşmaya gidicem. tartışıcaz. şöyle bir ihtimal var. dairenin biri bizimdi kendi hakkımızı ipotek ettirdik sana ne derslerse ne diyim?

bizim başımıza geldi ordan hareketle yazıyorum: Allah gecinden versin annen ölüp miras mevzusu başlayınca karşı taraf bu evi beleşe aldığını unutur, senin hakkının da olduğu unutur. bu ev zaten bizimdi diye çirkefe yatabilirler. veya ablam ve enişten dünyanın en iyi insanları bile olsa ilerde onların çocukları mevzuyu bilmedikleri için vay şerefsiz dayı bizim kendi tapulu malımızı iç etmek istiyor bile diyebilirler. bize dendi!

ilerde aile içi onarılmaz yaraların açılmaması için şimdiden yazılı, anlaşmalı hatta noter onaylı anlaşmalar yapıp kenara koyun.

aklıma şu geliyor en basitinden, orta katın değeri tak başına 1. katın veya son katın değerinden daha fazladır. siz 1. katı üzerinize yapın, teras katının da yarısını üzerinize yapın. böylelikle eşit değerde mal dağılımı yapılmış olur. miras mevzusu da olursa terasın geri kalan 1/2 'sinin ablanla aranızda bölüşürsünüz. bu durumda ablanıza ara kat+terasın 1/4ü size de Giriş kat + terasın 3/4ü düşmüş olur

Yıldız Teknik üni. Hisar tesisi var.

Pazar günü açık büfe ve kişi başı 65 tl.

Su kenarındaki bir belediye tesisi de olabilir. Boğaz/haliç manzarası tüm falsoları kabul edilebilir kılıyor

Old town içinde kedi müzesi var. Onlarla iletişime geçmek belki mantıklı olabilir. Gidip gezmiştim zamanında ordan biliyorum. Ticarî kuralları hakkında ne bilgim var ne fikrim.

Web adresi şuymuş.

catsmuseum.org

tutanakta belirtmesen olurmuş. sadece kağıdı alıp geçseydin keşke.

İyi yapmışsın. Zamane gençleri kural tanımaz oluyor, öğrenmiş olur.

Evet, keşke tutanak tutmasaydınız ama kimse kimsenin hayatını karartmaz; herkes nasıl bırakıyorsa onlar da bırakmalıydı. Olan olmuş artık çok da düşünmeyin. Kurallara uymayı öğrenmişlerdir.

Doğru olanı yapmışsın. Binlerce gencin hakkını korudun. Bu kul hakkıdır çünkü.

17 yaşındaki çocuğun bir senelik emeği var. Hepi topu bir kaç saniye. Kurallar var tamam da herkes sanki hiç 17-18 olmamış gibi yorum yapıyor. Çok gereksiz bir şey yapmışsın arkadaşım.

ben olsam ben de vicdan yapardım ve tutanakta belirtmezdim. ama bu demek değil ki doğru olan bu. kurallar neyi gerektiriyorsa siz onu yapmışsınız. dendiği gibi başka gençlerin hakkını korudunuz.

Olması gereken sizin yaptığınız ama ben yapamazdim

tutanağa gerek yokmuş.

doğru olanı yapmışsın o 2 3 soru işaretleyerek başkasının hakkına girerken üzülmüyor da sen kurallara uydun diye mi üzülüyorsun boş ver.

Son derece dogru yapmissin.
Turkiye'de sikayet ettigimiz pek cok sorunun kokeninde bu tarz kurallarin uygulanmamasi yatiyor.

Seni elestirecegim tek konu: "OSYM kameradan tespit edecek" diye endiselenmen. Dogru olani yapmak icin birinin denetlemesi ya da kizmasi gerekmiyor. Tek basina da olsan dogru olani yapmani temenni ederim.

sınav kurallarını uygulamışsınız. gayet normal.

tamam da şöyle bişey var, sadece senin sözüne bile bakıp değerlendirseler bile, öteki taraf kesinlikle itiraz edecektir ve kamera kayıtları incelenecektir. yani sorumluluk tamamiyle sende değil, buna sen sebep olmadın, öte yandan biris seni şikayet etse, benim kağıdımı aldı ama millet hala işaretliyordu diye daha kötü olurdu bence.

Turkiye'nin norvec olamamasinin sebebi o tutanagin tutuluyor olmamasi degil, insani inisiyatifler alamayan en egitimlisi bile mekaniklesmis insanlar yetistiriyor olmasidir.

Yaptiginiz cok cirkin, umuyorum elde edeceginiz en yuce gorev bu sinav gorevi olur:)

aynen hayatını karartmışsın.
belki de çok çalıştı heyecanla bırakmadı son soruyu da yaptı.

dur ihtarına uymadığı için elemanı ayağından vurmuşsun.

doğru olanı yapmışsın, ben yapamazdım.

Hiç kötü bir şey yapmadınız içini ferah tutun lütfen.

Bu sınav bir kere kendi başına adil değil. Fakat bir şekilde bu sınav var. X süre içerisinde Y adet soruyu cevaplama başarısı üzerinden bir değerlendirme var. Yani herkese eşit davranılıyor. Sınavın temel felsefesi tartışmaya açık ve bence çok adil olmayan bir sınav sistemi. Ama sizin göreviniz sistemi 50 kişi için sorgulamak değil, mevcut sistem içerisinde herkes arasında hakkaniyeti sağlamak. 2 milyon genç aynı kurallar altında yarışıyor unutmayın. Süreyi değerlendirmek, doğru kullanmak bu değerlendirmenin içerisinde. Şahsi fikrim sınav adaletsiz olabilir ama en adaletli kımsı bu. Çünkü üniversiteye girecek birisi kısa zamanda kendi mikro zaman dilimini yönetebilme kabileyetine gelmiş olmalı. Bilgi vs. her şey kişiden kişiye gelişir ama bu zamanlama ve planlama asıl kazanılması gereken şeydir.

Ben şahsen bir sene ALES sınavında benzer bişi yaşadım, öğrenci olarak. Hayatımın en iyi ALES sınavıydı neredeyse tüm soruları biliyordum. Bu ne büyük bir zevk ya rab! her baktığım soruda cevabı görüyordum. Neyse yaptım yaptım. 4 bölümlüydü o dönemlerde. Bütünleşik doktora programına girmek istiyordum (istediğim alanın YL'si yoktu), bu sınavdan iyi almam demek burs almam demekti vs. Sınav bitti bi baktım 4 bölümün 3ünü işaretlemişim, zevke gelip 1 bölümü işaretlemeyi unutmuşun. Sınav bitti denmesinden 10 saniye önce fark ettim. Bi çaba işaretlemeye başladım, ta ki sınav bitti denene kadar. Kalemimi koydum usulce verdim kağıdımı, çıktım dışarı kırdım kalemimi bağırdım çağırdım ama kendime. O gün yaptığım sorulara ve cevaplarına batım 96 gibi bir not gelecekmiş. Büyük ihtimalle Tübitak bursuna kavuşacaktım, büyük ihtimalle istediğim okulda okuyacaktım. Düşün hayatımda bir çok önemli nokta değişti. Ama burada tamamen benim eşekliğim var. O gün bugündür sürekli kontrol ederim kodlamayı. 1 soru eksik çözüp, doğru kodlama yapmak her zaman evladır mantığını burada kaptım. Velhasılı kelam siz çocuğun geleceğini falan karartmadınız, o kendi kendine etti.

Çocuğun hayatını karartmadığınız gibi başka çocukların hayatlarını kurtadınız.

Farz ederlim çocuk sadece cevabını bulduğu soruları kitapçıkta işaretliyordu, hani bulmuş cevabı falan bir işaretlemesi kalmış, siz de tam o sırada yakaladınız ve kağıdını aldınız. sizin öğrenci 80 doğru yaptı bu cevap karşılığı alması gereken sıra sallıyorum 1000. lik. 78 tanesini siz dur dediğiniz için durup işaretledi ve karşılığı 1020. lik. 2 milyon öğrenci arasında inanın benzer duruma sahip öğrenciler var. Siz ses etmeyip devam etmiş olsaydınız, ve 1 milyon içerisinde sırf etik olarak doğrusu durun dendiğinden duran ve yaptığı 80 sorudan 79'unu geçiren öğrencinin hakkının yenmesinde vesile olacaktınız. O çocuk aptal mıydı da 1 sorusunu geçiremeden bıraktı? Ben de sınav gözetmenliği yapıyorum (üniversiteye giriş değil), gözümün önün cevabı bulup kitapçığa işaretleyip optiğe geçirmeyen öğrenciler oluyor. Çünkü biliyor ki artık sınav süresi içerisinde değil.

Velhasılıkelam çok uzattım kusura bakmayın. Yaptığınız iş doğruydu, bu da bir kazanım çocuk için. Başkalarının da hakkını korumuş oldunuz. Sınav sadece bilgiyi ölçmüyor, zaman kullanımını da ölçüyor. Sizin zaman açısından ekstra bişiler tanımış olmanız, aman nolcak 4x4 ü arkadaşına sorsa ne olacak basit soru zaten demekle eş değer. İkiside sınavın ölçtüğü şeyler.

Doğru olanı yapmışsınız çünkü kamera var. Görüntüler izleseydi zaten geçersiz sayılacaktı.

çok üzgünüm ama bu işi ben yapsaydım en az bir yıl kendime gelemezdim. o çocuğun hayatından giden süre kadar yani.

Iyi yapmissin, kural belli.

Onlar zaten bunu bilip sinava giriyor. Bilmese bile söylemissin.
Daha bu kadar basit bir kurala bile uyamayip baskasinin hakkina girmeyi göze alan birisi haksizliga ugradigini düsünmesin bence.

doğru yapmışsın taktir ettim seni huzursuz olacak hiçbir şey yok gayet rahat ol. Uyarmışsın söylemişsin kendi düşen ağlamaz.

Doğru olanı yapmışsınız, sonuçta sınavın kurallarını uygulamak üzere görevliydiniz. Ben son işaretlediklerini sildirirdim. Karşı çıkarsa tutanak tutardım.

Kuralları uygulamak için oradasın, uygulamışsın. Problem?

dogru olani yaptin, icin rahat olsun.

çok doğru yapmışsınız. bu arkadaş sınav süresi dışında işaretleyeceği birkaç soruyla süreye tam uyan binlerce öğrencinin önüne geçecekti. siz aslında diğer binlerce öğrencinin hakkını korudunuz. hassasiyetiniz için teşekkür ederim.

şüpheye düşerseniz kim bilir ne şartlarda yaşayan binlerce öğrencinin hakkını koruduğunuzu düşünün. herbiri bilseydiler size müteşekkir olurdu.

Huzursuz olmanızı gerektirecek bir durum yok.

Siz ösym'nin aldığı kararları uygulamakla görevli bir kişisiniz. Ösym görevi aldıysanız onun kurallarına uymak, öğrenciler tarafından yapılan kurall ihlallerini bildirmek zorundasınız.

Bahsedilen kuralı siz koymadığınız gibi o kurala esneklik de sağlayamazsınız.
Vicdan yapmanıza gerek yok, rahat olun.

2-3 saniye için böyle yaptıysan o çocukların hakkına girdin.

Olayı görmedik, kendimiz yaşamadık tabi ne desek boş olacak ama bence etik mi evet etik. Üstünüze düşeni yapmışsınız.

Tek yaptigin kurallara sadik kalmak.
Cocugun tek yaptigi da kurallara sadik kalmamak.
Burada huzursuz olacak hicbir sey yok.

vicdansız davranmışsınız, elinden kagıdı almanız yeterli olurdu.

doğru mu bilmiyorum ama yanlış değil. ayrıca sınavı iptal olur mu orası da kesin değil.

Doğru olanı yapmışsın, yanlış hiç bir şey yok. Vicdan yapacak bir şey de yok. Başımıza ne geliyorsa kural tanımazlıktan, "aman ne olacak iki dk daha"lardan geliyor. Temiz bi ders olmuştur arkadaşa.

"Would you kill baby Hitler?" ya da bir tarafta raylara bağlı 5 kişi var, diğer rayın sonu ise uçuruma gidiyor. Trende de 10 kişi var. Makas sizin elinizde. Hangi rayı seçerdiniz?

Sonuçta kuralları uyguladınız. İnsiyatif alabilirdiniz tabii ancak insiyatif almak zorunda değilsiniz, almadınız diye de kimse sizi suçlayamaz. O çocuk ise insiyatif aldı ve sonuçlarıyla yüzleşecek. Sonuçta onun dışında kimseye de tutanak tutmamışsınız, sınıfta bile kuralları uygulamayan tek kişi o. Bazen bir kişinin canının yanması diğer onlarca kişinin canının yanmasının önüne geçer. Kelebek etkisi bu sonuçta. Sizin bu tutumunuz ile hayali İTÜ olan biri Kocaeli Üni'den İTÜ'ye son kişi olarak girdi belki ya da girmedi.

Doğal olarak birebir etkileşimde bulunduğumuz insanlarla daha fazla empati kuruyoruz, üzüntünüz bundan. Ancak adaleti sağlamak için zaman zaman acımasız olmak da gerekli maalesef. Buna çok benzer bir şekilde, savaş kararları alacak komutanlar duygusal davranmamak için savaşacak askerleri görmemeyi tercih eder. İş o raddeye geldiyse çünkü başkalarının yaşaması için birileri de ölmek zorundadır, bunu bilirler.

yazık olmuş. kural, disiplin iyi ama, bi miktar da tolerans olacak insanda. dediğim dedik, empatide uzak katı insanlar bunlardan uzak. ne olurdu sadece kağıdı çekip alsan ?

ısrarla vermese, devam etse tut tutanağını, kuralı işlet. ama böyle bir şey yoksa kağıdı almanız yeterdi.

ösym'nin işi gücü yok kamera kayıtlarını mı izleyecekti. bir şikayet, şaibe olmadığı müddetçe binlerce sınıf var, tek tek onlara mı bakacak durup dururken ?

yapmayın allah aşkına. belki 2-3 soru fazladan yaptı diye birilerinin önüne geçecekti ama herkes iyi kötü bir yere yerleşiyor zaten günümüzde. bir çocuğun 2 yıl açıkta kalmasından daha beter olamaz. belki de işaretlerdiği sorular yanlıştı ve üstüne, yanlışları doğruları götürecek kadar çoğalmıştı.

kısacası birazcık hoşgörü. bütün sınavda arkadaşlarının hakkını yesin demiyoruz, 3-5 saniyelik hoşgörü.. genç bunlar, bazı şeylerini tolere etmek lazım.

Doğru olanı yapmışsınız,vicdanınız rahat olsun.

iyi yapmışsın.aynı yollardan biz de geçtik ama gecikmedik!

mesele hoşgörü değil. görevini ihmal edip etmemek. kural açık, yapılması - yapılmaması gereken açık.

kurala uymuşsun. ama o 10 saniyede soru çözemez zaten heyecandan. ben mesela sınavlarda önce kitapçıkta cevabı işaretler en son bittikten sonra cevap anahtarına geçiririm. böylece hem bir nefes almış olurum hem de biraz kafamı dağıtırım cevapları nahtara işaretlerken. muhtemelen onunda öyle olmuş olabilir. muhtemelen heyecandan zaman ayarlamasını da yapamadığından telaşa kapılmış olabilir. tölerans ya da diğerlerinin hakkına girmek olarak değil de 18 yaşındaki bir gencin heyecanı olarak bakarak tutanak tutmazdım ben.

sınavdan 5 10 dakika önce işaretlemelerle ilgili hatırlatma yapılmıyor mu?

Bir gencin hayatını karartmadınız, kurallara uyan diğer gençlerin hakkını korudunuz. Belki aynı okulu, aynı bölümü ucu ucuna puanlarla tercih edecek başka biri daha vardı o gençle beraber. O genç kurala uymayıp bir soruyu fazladan işaretledi süre ihlaliyle ve diğer genç sırf kurala uyduğu için o gencin arkasında 1 soruyla kalsa onun da hayatını karatmış olacaktınız belki.

Hiçbir kural oturulupi düşünülüp hadi bunu da kural olarak koyalım diye koyulmuyor. Yaşanmışlıklardan elde edilen bulgularla kurallar belirleniyor.

Hiçbir zaman Almanya olamayacağımızın ispatıdır bu aslında. Biri kurala uymaz, siz kurala uymayana yaptırım uyguladınız diye vicdan azabı çekersiniz. Olmaz böyle. Sınavdan önce uyaryorsunuz, kalemi kağıdı bırakmayanın kağıdı geçersiz sayılır diye. Bilmediği bir kuralı da uygulamadınız.

Bırakın gençler zaman yönetimini, başkalarının haklarına girmemeyi, bulunduğu ortamdaki anlık amirin emrine itaati acı tecrübelerle öğrensinler. Siz bir kişiyi eğittiniz. Üniversitede alamayacağı dersi şimdiden verdiniz. Darısı diğer eğitilmemiş olanların başına.

Bugün siz bunu görmezden gelseniz yarın başka bir yerde başka bir şeyin görmezden gelinmesini isteyecek. Adım kadar eminim bu çocuğun babası trafikte sıraya kaynak da yapıyor, polis veya kamera görmeyince kırmızı ışıkta da geçiyor. Bu ülkede bedel ödenmeyeceği fikri tüm kaosun sebebi. En ufak kural ihlalinde bedel ödeneceğini herkes öğrensin.

Yaptığınız iş devlet işi, devlet duygularla yönetilmez. Yazılı kurallar vardır ve uygularken vicdan devre dışı olmalıdır. Yoksa birinden daha çok vicdan gerektirecek başka bir şey illa ki çıkar. O zaman hiçbir kural uygulanamaz.

Not: Sizin yaptığınızı yapmadığım için ösym'den 9 ay men cezası aldım ve cezam devam ediyor. Aynı olayı tesbit edip tutanak altına almadığım kameradan tesbit edilmiş.

@anthemis nobilis adayın kağıdından bir şey sildirebilmek sözkonusu değil. Aday süre ihlalinden önce yaptığımı da sildirdi dese savunamazsınız kendinizi. ÖSYM sınavlarında elimizdeki uygulama adımlarını gösteren rehber dışında hiçbir şey yapamıyoruz. Başka bir aday bile gidip şikayet edebilir. Diğerinin kağıdına baktı bir şeyler sildirdi. Belki sorunun yanlış cevabını sildirip doğrusunu işaretletti diye bile iddia edebilir.


Edit: ÖSYM sınavlarında insiyatif diye bir şey yok arkadaşlar. Lisede biyoloji sınavı yapmıyorsunuz. Tamamen yazılı kurallar geçerli ve ÖSYM her ihtimali düşünerek bizleri de yönlendiriyor. Dışına çıkamayız. Tamamen yazılım mantığı. Yapay zeka gibi çalışıyoruz. Şu şu olursa bu, bu bu olursa bu. Ve her ihtimal var. Aşırı olağandışı şeylerde de sınav bina sorulmlusu kararı geçerlidir zaten.

anthemis nobilis +1

silmezse tutanak tutacağını söyleseydin silerdi.

süre bittiği an herkes kalemi bırakmalı. yıllardan beri böyle bu. bunun hoşgörüsü esnekliği olmaz ki, ayh hadi seninki böyle olsun dersen o mal ergen bunu huy edinir. iyi etmişsin. kendinden bihaber ergenlere gıcığım bu aralar. belki 1 senesi heba olacak ama yasaları bilmezse ömrü bitecek belki. öğrensin şapşal.

Yapman gerekeni yapmışsın, yönergeye göre olması gereken bu.

1 soruyla bile ne kadar insanın hakkını gasp edecekti. Seneye umarım insanların hakkına saygı duymayı öğrenir.

Klasik olacak ama öss'de 1 soru 1000 kişi derlerdi. Adam işaretlediği soruyla binlerce insanın hakkını yiyebilirdi. Doğru olan bu. Tutanak tutmasan sınavı değerlendirilecekti.

cevaplara bak inanılır gibi değil, başka başlıklarda törpil,kpss vööö diye ağlayanlar burada kurallara uygulayan adama çemkiriyor. ne iki yüzlü adamlarsınız. çok iyi yapmışsın bilader, herkes senin gibi yapsa memleket bu dingillerden de arınmış olur

doğrusunu yanlışını bilmem ama işgüzarlık yapmışsın.
madalya mı kazanacan bilader, kağıdını al geç işte.

sanırım ortada bir kural olduğu için herkes seni haklı buldu. bu kuralların ve sınav sistemlerinin defalarca değiştiğini, bilgiyi ölçmediğini, gençleri psikolojik olarak ne kadar yıktığını unuttunuz galiba. sağlam işgüzarlık bence. gıcık olduysan ilk gider onun kağıdını alırsın. burada duyar kas şimdi.

hasmetizm 2046 +1000

huzursuz olmanız normal evet yanlış yapmışsınız.

@hasmetizm, sınav görevlisinin görevi sisteme eleştiri getirmek ya da "zaten sistem bozuk, bırakalım gençler takılsın" demek değil, ona verilen tutanaktaki kuralları uygulamak.

Sen görevini yapmışsın hocam hiç canını sıkma. O çocuk 1 soru ile kaç kişiyi geride bırakabilir? O sınava gelmiş olan herkes süre bitince bırakması gerektiğini ve uyarılara uyması gerektiğini bilmek zorunda

dogru yapmissin. bir sinavla hayati kararacaksa zaten bir sey olmazmis.

Vaktiyle bir tanıdığımızın başına benzer bir durum gelmişti, yıllar önce. O sıralar kurallar bu kadar sıkı da değildi. Optiğe işaretlemeleri sona bırakan çocuğun kağıdını süre bitince aldı ve bir kısmını işaretleyemedi haliyle çocuk. Burada çocuk haksız.

Biz bunun üzerine tartışırken başka bir yakınımızın başına benzer bir meselenin geldiğini öğrendim. Çocuğa işaretlesin diye yaklaşık 30 saniyelik bir avans vermiş ve sınıftaki öğrencilerden birisinin velisi şikayette bulunmuş. Hakkında soruşturma açılmış. Burada yakınımız haksız.

Malum meselede de siz haklısınız. Huzursuz olmanızın, "ee kurallar var hacı yapacak bir şey yok" deyip geçememenizin sebebi vicdanınız. Ben olsam ben de alırdım, sonrasında da gerçekten çok üzülürdüm ama kuralları uygulamak göreviniz. Sıkmayın canınızı.

Doğru hareket. Kurallara uymayı acı da olsa öğrenecek

ağır belki o da düşünemmeiştir ama doğru bence yaptığın. diğerleri salak mı? hatta 2 milyon kişi salak mı? 2 soru 2 sorudur.

şeriatin kestiği parmak acımaz.

şunu anlamıyor insanlar. bu durumda olayın diğer muhattapları aynı yaştaki diğer öğrenciler. diğerleri enayi mi onlara neden o süre verilmedi o zaman? burada empati yapacak bir şey yok. o zaman neden diğerlerine de empati yapılmıyor. diğerlerine etkisi olmasa sadece hocayı ilgilendiren bir şey olsa tamam kendi istediği gibi hareket eder. ama hoca orada diğer öğrencilerin hakkını korumak için var. çocuk da büyük ihtimalle düşünemedi iptal olacağını ama oldu artık.

şu ülkede kurala riayet yok arkadaş, iyi yapmışsın kural neyse o.

@hasmetizm

hepimiz bu sınavlara girdik ve istesen de istemesen de bu sınavlar gayet ölçücü ve kaliteli sınavlar. Kopya, torpil, soru çalınması falan olmadıktan sonra ÖSYM sınavları genelde hakedeni hakettiği yere koyuyor. Psikolojik yıkım, bilgiyi ölçmeme falan da yok. Sonuçta herkes üniversitede istediği bölümü okuyamaz ve bazıları kazanır, bazıları kaybeder.

Soruyu sorana gelince, yaptığında haklısın. Kurala uymayan kişi cezasını çeker. Futbol maçlarında da hakem 17 yaşında futbolcu faul yaptığında "Bu çocuk genç, kırmızı kart vermeyeyim şimdi" diyor mu?

@giovanne öğretmenlerin görevi de zaten sadece yönetmeliği takip etmek. eseriniz ortada arkadaşlar bakın öğrenciler ne halde. çantada keklik öğrencilere özenip onları yetiştşrmek kendinizi tatmin etmenize elbette yetiyordur, hepimiz okuduk gördük ama başarısız eğitimci ve insan olduğunuz çok açık. eleştiriye tik atmayacak kadar da aciz olduğunuz da gözden kaçmadı.

@nundu baktım tıp okuyormuşsun. hak edeni hak ettiği yere koyar kısmı da sanırım buradan geliyor :) empatin çok güzelmiş. doktorlar at gözlüğü takmıyor değil mi?
hayat her zaman öyle işlemiyor.

Projeye bursiyer olarak yazılmış olabilir mi acaba?

Tabii ki hayir.

amerika'da cogu ogrenci hem doktorasini yapiyor hem asistanlik. amerika'dan mi bahsetti acaba?

Yok, Türkiye’den bahsediyorum.

Vakıf üniversitesidir, Asistanlık karşılığında burs alıyordur.
Herhangi bir üniversitede hocasının Tübitak ıvır zıvır projesi vardır onda çalışıyordur burs alıyordur
Öncelikli alanlar doktora programlarından birini kazanmıştır bir tür arş gör ama tam değil ve maaş alıyordur

Her doktora yapan almıyor da bazı üniversitelerde o şans oluyor. Örneğin Bilkent'te doktora yapanların asistanlık yapma zorunluluğu var, haliyle para alıyorlar.

Oncelikli alanlarda butunlesik doktora yapan ogrencilere assistan maasinin biraz altinda olmak kaydiyla maas veriliyor

Bittiniz siz.
www.seeker.com

Kargalara bulaşılmaz. İşiniz zor artık :(

Abiii bu duyuruyu kimse silmesin lutfen xD

Kargalar mimler. Bi ara gazetede cikmisti adamin biri iyilik yapip olmus kargayi yolun ortasindan kenara cekmis ama diger kargalar bunu cok yanlis anlayip adam arkadaslarini oldurdu diye her gun adamin kafasina pislemisler =D O kadar ki adam evini degistirmis.

:))
geçen sene balkon boşluğuna yavru bir karga düşmüştü. Binbir zahmetle çıkarıp baktık, ekmek su bir şeyler koyduk önüne. Aradan yarım saat geçti geçmedi bir karga sürüsü evin tepesinde dolaşmaya başladı. Yakın uçuş falan yapıyorlar, bağırıyorlar abartısız söylüyorum sayıları yüz kadardı. Bütün millet camlara çıkıp bizi izliyordu.
Keşke videoyu silmeseydim de o an yaşadıklarımızı görseydiniz. Küçük yeğenim vardı bas bas ağlıyor, bizim gülmekten gözlerimizden yaş geliyor hem de korkuyoruz da aynı muhabbetten dolayı. Neyse yavru kargayı yüksek bir yere koyduk. Paytak paytak yürüyüp dolandı, yarım saat sonra da biri alıp götürdü. O gün 10-15 tane kadar karga dolanıp durdu etrafımızda ama sonrasında bir şey olmadı.

hee, yavru gidip aile büyüklerine, "durum böyle böyle, onlar beni koruyup kolladı, yemek verdiler, su verdiler." demiş diye saldırmamışlarsa bilemiyoruz ama sonuçta ertesi gün bitti nefretleri.

:)))

www.hurriyet.com.tr

Taşının bence. Durum vahim. Alfred Hitchcock-Birds izlemediniz mi? Manyak o kargalar. Büyük hesapları var. Sinsiler ve en mükemmel anda saldırıyorlar.

:)) Takipteyim. Gelişmeleri merak ediyoruz.

5, 6 yaşlarındayım, yer florida. eyalette böyle hayvan polisleri gibi abiler var büyük büyük arabalarla bir durum olunca anında müdahale ediyorlar. florida sabah uyanınca havuzunda timsah evinin içinde yılan görebileceğin bir mekan. doğal olarak bu abileri çok sık görüyoruz.

ablam ile plajdan dönüyoruz evin otoparkına yaklaşınca girişte bir tane yavru karga gördük. ablam orada yaşadığı için biliyor ki bu tarz olaylara müdahale etmek pek akıllıca değil hemen aradı bu abileri. bu abiler geldi kargayı çok yüksek bir yere bıraktılar. fakat bu abi kargaya dokunur dokunmaz onlarca karga öyle bir bağırmaya başladı ki biz korkudan hemen arabaya sığındık (vikings izleyenler bilir karga sahneleri vardı aynı o şekilde oldu korku filmi gibiydi).

2 gün geçti aradan yine aynı şiddette bağırmaya başladı kargalar. 30 40 dakika sonra bu abiler tekrar bizim bölgeye geldiler. 1 hafta sonra aynı şekilde tekrarlandı bu durum ve 6 ay boyunca orada kaldım bu duruma en az 20 kere şahit olmuşumdur.

her defasında bu abiler gelmeden en az yarım saat önceden bağırmaya başladılar. nasıl haberleri oluyor, nasıl bir istihbarat ağları var bilemem fakat bildiğim tek şey kargaların yeryüzündeki en garip canlılar olduğudur. zekaları zaten tartışılmaz fakat bu deneyimden sonra mistik güçleri olduğunu falan düşündüm hep. sizin durumunuza gelince bence anneniz yürek yemiş umarım konseyi toplayıp suikast girişiminde bulunmazlar.

eskiden taşlı avizeler takılıyordu ancak çok ağır ve riskli olduğu için karar alındı taşlı avizeler yasaklandı. köylerde tek tük var. camii avizesi yapan çok az firma var ve az model var. model tek olunca herkes aynısını yaptırıyor. mum görüntüsü vermek amaçlı öyle ancak haklısın komdoma benziyor.

eskiden kalma avizeler oldugu icin. muhtemelen tarihi camilerdeki avizelerden bahseidyorsun. eskiden oralarda ampul degil mum olurdu. o cikintilara/oyuklara mum oturtulurdu. o yuzden onlar oyle. sen diyene kadar da hic prezervatife benzetmemistim.

bir on sene kadar önce bahadır baruter çizdiği karikatürde (bilen bilir hortlatmayalım şimdi) bu benzetmeyi abartınca tartışmalar yaşanmıştı. cami cemaatinin konuya eleştirisi yoksa problem kalmıyor kısaca diyelim.

Bahadır Baruter +1 o karikatürden beri bana da öyle gelir.

aydınlatmayı geçtim cami olarak tasarlanmışı var.

www.google.com

sci-hub.tw

Şunu kullan.

Salon başkanı şikayet etti desem, çok abartılı bir durum olmadıkça etmez. Ben mesela uyuklayan gözetmen olursa yanına doğru yürüyorum uyanıyor.

Bazı sınavlarda denetçiler dolaşıp tutanağa imza atıyor, o görmüş rapor etmiş olabilir. (Salon başkanı rapor edecek olsa o sizin de imza attığınız forma yazmalı, e zaten sınav sonunda yine sizin gözünüzün önünde cevap anahtarlarıyla birlikte paketliyor. O olamaz o zaman.) Ama o denetçi belki ayrıca rapor tutabiliyordur.

Üçüncü olarak çook şanssızsanız belki rasgele açılıp izlenen bir kayıtta görülmüş ve ceza almış olabilirsiniz. Uydurma mı bilmiyorum ama şeyi duymuştum, rasgele açıp izledikleri videolardan birinde öğrencinin kolunda kol saati görmüşler ve salon başkanı ve gözetmene ceza vermişler. Doğruluğunu bilmiyorum ama öyle rasgele bir şey olabilir.

Gecen sene msü veya yks de girdigim sinavdan sonra ais'ten form doldurmustum. O forumda ogrenciler sikayet etmis olabilir.

kameralar izleniyor. şikayete gerek yok. adaylardan biri de şikayet etmiş olabilir.

Kamera +1

Böyle bir durumda. Salon başkanına haber vereceksiniz. O da bina sorumlusuna. Sizin yerinize yedek gözetmeni gönderecekler. Geçmiş olsun. Şikayetiniz de kameralar izleniyor.
Salon başkanı itiraz ederse direk bina sorumlusuna gideceksiniz.

Sınava giren ösym görevlisi de vardı belki sizin sınıfınızda.
Salon başkanı da olabilir, koridorda kontrol amaçlı gezen bina sınav sorumlusu veya yardımcısı da olabilir.

Yaratmaz.
Hele ki üniversite erasmus başvuru işlemlerini herhangi bir program ile değil de eski usül yapıyorsa not ortalamanın düştüğünden haberleri bile olmaz.

anladım ama mesela haberleri olsa bile "not ortalaması düşen gidemez" gibi bir kural var mı, yok mu?

yok böyle bişey, o hakkı kazandıktan sonra her türlü gidersin.

peki teşekkürler verdiğiniz bilgiler için

Gaffar Okan zaten hizbullah-derin devlet iş birliğiyle öldürülmüş bir insan. Öldürdükleri bir insanın yerine neden benzerinin atanmasına izin versinler ki?

Halka yakın olmadığına nereden kanaat getirdiniz.
Ben aynı yaklaşımın sergilediğini az biraz görmüş oldum. Bu biraz da devleti temsil eden kişinin isteğine, kabiliyetine bağli.

Gaffar müdürle çalışmış amirlerim, meslektaşlarım vardı Ankara'da ve Erzincan'da.

Birinci ağızdan söylenen genel olarak rahmetlinin meslektaşları tarafından çok sevilmediği, memurunu şehir insanına ezdirip küçük düşürdüğü ve istihbarat olduğu halde önlem alınmasını istemediği için şehit olduğu. En az 10-12 farklı kişiden duydum bunu. Söyleyenlerin meslek tecrübesi en az 20-25 seneydi.

Pantolonu tozlu bir memuru vatandaşın içinde çocuk gibi azarladığı gibi hikayeler çok duydum.

Şehit edilince çok büyük kahraman ilan edildi biraz da. Ama bölge halkı onu polisle kendi arasında kalkan olduğu için seviyordu. Diyarbakır'da görev yaptım, şurda kaç zamandır yazıyorum bilen bilir ne milliyetçiyim, ne ırkçıyım. Bildiğin sol fikirli biriyim. 7 yaşında çocuk ekip otosuna taş atıyor Diyarbakır'da. Öyle bir ortamda halka kendini sevdirmeye çalışmak asla önceliğin olamaz.

Çözüm sürecinde de aynı yol izlendi sonrası hendek operasyonları oldu. Bizim yerimizde getir en hümanist ülkenin kolluk kuvvetlerini koy o memlekette gene de kan gövdeyi götürür. Çok derin sorunları var Diyarbakır'ın, şefkatle falan düzelmez, düzelmedi de.

kardelen
neşe

denef, çerkesce ipek demek. bu marjinal gelirse ipek.

Seda

Müjde. 2 Müjde tanıdım, bıcır bıcır ve neşelilerdi.
Nazenin. Kızım olsa direkt yapıştırırım bu ismi.

Ya da benim ismimi verin bebeye. Benim ismimden daha güzel bir hatun ismi yok. ^^

Tebrikler :)
En güzel kız ismi Ece. Ece koyun.

Alçin

özgür özgür özgür! erkekte hiç sevmem kızda ise mükemmel

lizge
berfu
buglem
ravza
hira


gercek onerim ise elif ya da defne

tebrikler! duru, toprak, defne, yasmin, melek, birsen, ülkem.

Asel ya da bahar ya da eylül.

Arven

bilge, görkem, özgür, nergis, bahar, dilruba.

Deniz,elif ve Zeynep. Bu üçünün yerini hiçbiri tutmuyor.

Ahsen, bade, eva,jasmin

feraye

Sedef
Ayla
Aylin

Leyla

Meltem
Esra
Aylin
Deniz

tebrik ederim.

Benim kızımın adı Gülce :) Öneririm.

Özge..

leyla
jale
sude
neşe
su

ayrıca tebrikler : )

yağmur
ceyda
helin

Arya, Açelya iyidir. Ben olsam milyonlarca insanla aynı ismi paylaşacağı bir isim koymazdım (merve ece deniz elif zeynep yağmur ceyda vb). Erkek ismi koymak da çocuğa eziyet.

su +1

Anu

ayça tuğçe selen selin

İnci

cemre

ilay - da'sı yok sadece "ilay"

Tebrikler.

Elif - Eylül - Defne - Mavi

Demek istiyorum. Favorim Defne..

Ece

Ece
Irem
Beren
Liya

Tabi ki Ece :)
Yukarıda da yazmıştım ama başkalarının da önerdiğini görünce mutlu oldum :)

ekol künefe

halkalı tarafındaysan Künefe Saati.

Gerçekten cok basarili

beyzade alibeyköy.